12 Kasım, 2007

-Şehvarın 19. sayısı-

Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a Selam O’nun Peygamberlerinin üzerine olsun.







Editörden /Anı Yaşamak



“DÜŞÜN zamanın akıp gidişini! Gerçek şu ki, insan ziyandadır;” 103/1-2


Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil!
1- İhtiyarlıktan önce gençliğin,
2- Hastalıktan önce sağlığın,
3- Meşguliyetten önce boş vaktin,
4- Fakirlikten önce zenginliğin,
5- Ölümden önce hayatın kıymetini bil! [Ebu Nuaym, Hakim] Hadis





"Zaman çabuk çabuk geçiyor monna" diyor üstad Sezai Karakoç. Evet, çok kıymetli olan vaktimiz biz farkında olmadan geçip gidiyor. Rabbim, bize zamanın su gibi akıp gittiğini anlayacak basiret ver. Ver ki, dur durak bilmeden geçen zaman boşa gitmesin.Bizi yaratan, elçileri aracılığıyla yapmamız gerekenleri bizlere bildirdi. Bir sürü güzel iş var, yapılması gereken. Bu asıl güzel işlerimizi hep daha geniş bir vakte erteliyoruz. Dar vakitleri hiç beğenmiyoruz. Beklediğimiz geniş vakit nedense hiç gelmiyor. Hep bir bahanemiz vardır. Geniş vaktin gelmeyiş nedeninin şeytanın bizi oyalaması olduğunu bir türlü anlamıyoruz.
Düşman işi iyi biliyor. Bazen sağdan, bazen soldan yanaşarak bizi kandırıyor. Biz saf insanlar da “daha iyisini yaparım, şunu bir bitireyim”, “yarın başlayacağım, kararlıyım” gibi iyi niyetlerle bahanelerimizi sıralıyoruz. Bunun, şeytanın işi ve tuzağı olduğunu ne yazık ki göremiyoruz. Böyle düşündüğümüz içinde, sanıyoruz ki, bu işler biter ya da yarınlar gelir.Şeytana ve nefsimize uyduğumuz müddetçe bunların sonu gelmez. Şeytan bıkmadan usanmadan çalışıyor ve başarılı oluyor. Bizler ondan daha iyi olmalı değil miyiz. Şeytan “anı yaşıyor” bizler “yarını” bekliyoruz. Halbuki, biliyoruz yarın çok geç olabilir ama yine de, yine de bekliyoruz. Allah’ım; bize dar vakitlerin, ne kadar bereketli olduğunu göster. Bu dar olduğunu sandığımız vakitlerde ertelenmeden yaptığımız amellerin, geriye dönüp baktığımızda ne kadar fazla olabileceğini göster.Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in "..erteleyenler helak oldu" hadisini anlamayı ve aklımızda tutup da, bu bilinçle yaşamayı nasip et. Müminin yarını olur mu? Elbette ki olmaz. O geleceğe değil, bu güne bakar ve anı yaşayıp nasiplenmeye çalışır. Bu günü için çalışır ve inşallah yarınını kazanır.Rabbim, bana ve sevdiklerime ve ümmeti Muhammed’e çok geç olmadan uyanmayı nasip et. Nasip et ki yarın geldiğinde “geç” olmasın.
- - - - - -

Bir söz vardır ‘isteyene verilir’derler, daha iki sayı evvel demiştim ki “Halamın oğlu Nuri ağabeymin dergi hakkında benden iki isteği vardı. Biri dergide bana ait olan bir yazı, ikincisi görsellik. Görsellik için bir adım attık. İnşallah diğer isteğini de yerine getirebilirim, hayırlısı ile” diye. İstemekde, yapmakda ve bulmakda Rabbimin rızası iledir. Siz istediniz, ben gayret ettim, Rabbimde nasip etti Hamd olsun. Yukarıda yayınlanan yazı naçizane bana ait. Elbette ki öyle güzel bir yazı değil, e biliyorsunuz ben de bir yazar değilim.. Eniştem ve Nuri abim yazmamı istediler ben de onların isteklerini yerine getirmeye çalıştım. Böyle bir istekte bulunmakta haksızda sayılmazlar aslında, dergi çıkartmak gibi külfetli bir işi üstlendiysem şayet, bu kadarını da yapmam gerekiyor sanırım. Sizlerden gördüğüm destek, hem derginin içeriği açısından hem de benim yazma konusundaki gayretim açısından, hayra vesile olup, her sayıda daha iyi olmamızı sağlayacaktır inşallah. Gayret ve istek bizden(gayreti istemeyi verende O’dur) hayır ve güzele ulaştırmak Allah’tan. Selam ve dua ile…

Dergimizin 19. sayısında, Mustafa İslamoğlu hocamızın güzel bir yazısı, Halil Günenç hocanın günlük hayatımızda karşılaştığımız sorulara verdiği cevaplar, Peygamberimizin (as.) sünneti seniyesi, 18. sayıda yayınladığım hikayenin 2. bölümü ve Kırkambar var.. Keyifli okumalar.
Not: Bu sene Hacca niyetlenen, Recep Nuri Şeyma Hacer Balkanoğlu ailesine ve Hüdaverdi Arzu Kerimoğlu çiftine, Rabbimden kabul olunan hac, ibadet ve dualar diliyorum. Hayırlısı ile gidip gelsinler inşallah… Niyetlenipde gidemeyen Eniştem ve Ablamada, seneye hayırlısı ile gitmeyi nasip etmesini de Rabbimden niyaz ediyorum.


şehvar 1

Günümüz Meselelerine Fetvalar/ Halil Günenç

Soru 1- Eşim İslam’a inanıyor. Fakat İslam’ı yaşamıyor. Namaz kılmadığı gibi tesettüre de riayet etmiyor. Bunu için ızdırap içerisindeyim. Bir çok defa onu boşamak istiyorum. Sonra masum yavrularımızı hatırlayıp vazgeçiyorum. Eşim, İslam’ı yaşamadığı için onu boşamam gerekir mi?

Cevap: Madem İslam’ı seven ve İslam’ı yaşayan bir kimsesin, hayatı zevciyyeye atlamak istediğin zaman Müslüman ve Saliha bir kadın arayıp onunla evlenmek için gayret etmen lazımdır. Bunu zamanında yapmadığın için Allah’ın indinde mesul olabilirsin. Şimdi senin görevin islam’ın güzel prensip ve yüce gayesini münasip bir dille Müslüman fakat asi eşine anlatıp nasihat etmen ve ehli tarafından yazılmış kitapları kendisine okuman, okutman ve iyi hatipleri dinletmendir. Bunu yaptığın halde bir türlü yola gelmezse, ebedi hayatını kurtarmak gayesiyle kendisine karşı biraz sert davranmak, bununla da yola gelmezse geçici olarak ondan uzak kalmaktır. Bununla da yola gelmezse vazifet sona ermiş olur. Artık vebal kendisine aittir. Böyle bir kadını boşamak icap etmez.



Soru 2- Altın ve gümüş kaplar kullanmak caiz midir?

Cevap: Altın ve gümüş kaplar kullanmak caiz değildir.



Soru 3- Altın ve gümüş yüzük takmak caiz midir?

Cevap: Gümüş yüzük takmak, erkek ve kadın için mubah ise de, altın yüzük takmak erkek için haram, kadın için helaldir.



Soru 4- Üzerinde Mekke, Medine ve Kudüs resimleri bulunan seccadeler namazın ifsadına yol açar mı?

Cevap: Fıkıh kitapları namazı bozan şeyleri teker teker saymışlardır. Kutsal şeylerin (Kabe vb.) resimlerine basmak bunlardan biri olmadığına göre, üzerinde böyle resimler bulunan seccade de namaz kılmak mümkündür. Ancak Müslümanlar Mescid-i Haram’a, Mescid-i Nebevi’ye ve Kudüsü şerife çok hürmet ettikleri için resimlerinin dahi ayaklar altına serilmesini hoş karşılamazlar.



Soru 5- Kadınla tokalaşmak caiz midir?

Cevap: Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır.



Soru 6- Nazar boncuğu takmak caiz midir?

Cevap: Nazar boncuğunu takmak kesinlikle haramdır.



Soru 7- Firavn, Nemrud, Ebu Cehil ve Hülagu gibi İslami olmayan isimlerle çocukları isimlendirme dinen cazi midir?

Cevap: Allah’ın Kur’anı Kerim’inde, Resulüllah’ın (sav) hadislerinde salih kimseler için kullanmadıkları ve müslümanların da itibar etmedikleri bir isimle çocukları isimlendirmek doğru değildir Resulüllah, saadet asrında çirkin isimleri güzel isimlerle değiştiriyordu. “arsam” adında birisi bir gün Resulüllah’ın yanına geldi. Biçilmiş veya kırpılmış ekin manasına gelen bu ismi, tohum ve ekilen yer manasına gelen “züra” ile değiştirdi. Görüldüğü gibi Müslümanların kendi çocuklarına iyi ve güzel isim vermeleri gerekmektedir. Zamanında şu veya bu sebeple çocuklarına iyi isim vermemiş kimselerin çocuklarına güzel bir isim verip değiştirmek için gayret etmeleri arzu edilir.







şehvar 3

- Peygamber Efendimiz (as) Sünnet-i Seniyesi- /2

28. Beyaz giymek.
29. Mest giymek.
30. Ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.
31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.
32. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.
33. Üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.
34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.
35. Aksırınca sesi az yükseltip, “Elhamdülillah” demek. Böyle diyene de “Yerhamükellah” demek. Bize dediklerinde “Yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. Bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.
36. Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek.
37. Davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.
38. Kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “Kim o?” diye sorulduğunda, “Benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.
39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.
40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.
41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.
42. Kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. Buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. Bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.
43. Büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.
44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.
Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. Bunu temin eden Erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”
45. Emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.
46. Cömertlik. “Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”
47. Çok tefekkür etmek. “Tefekkür gafleti izale eder. Ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”
48. Borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.
49. Bir yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “Allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır.

şehvar 4

-KIRKAMBAR-

Hangi hastalığa hangi bitki iyi geliyor?


Kabızlık

-Pırasa erik kiraz üzüm zeytinyağı ve şalgam kabızlığa iyi gelir.
-Elma yemeklerden önce yenilirse kabızlığı giderir.
-Erik’in kurutulmuşu kabızlığa karşı iyi bir ilaçtır. Erikleri akşamdan ıslatıp sabah aç karnına yemek. Üzerine de suyunu içmek yararlı olur.
-Fesleğen tohumları kaynatılarak içilirse kabızlığa iyi gelir. Frenk üzümü yapraklarından yapılan çay kabızlığa iyi gelir.
-Gül yapraklarının dip kısmı kesilmeden reçel yapılırsa kabızlığa iyi gelir.
-Ispanak hazmı kolaylaştırır, kabızlığı önler.
- Keten, bağırsak cidarına etki ederek sindirimi hızlandırır. Bu nedenle son derece etkili ve sağlıklı bir müshil ilacıdır. Vucütta her hangi bir tahribat yapmadan kabızlığı önler.
- Taze incir kabızlığı giderir. Kuru incirler akşamdan suya konup yumuşatılarak sabahleyin aç karnına yenirse bağırsakların faaliyetlerini arttırır.

Akciğer Hastalıkları

- Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse akciğer kanamasına çok iyi gelir. Üzüm şırasının içinde bir ay bekletilen andız otu akciğer rahatsızlıkları ve vereme iyi gelir.
-Hıyar suyu akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
-Melek otu akciğeri kuvvetlendirir
-Şalgam akciğer bronşların temizlenmesine yardımcı olur.
-Tarçın ağacı akciğerleri kuvvetlendirir.




Okumalarımdan / Motaigne:Doğruluk Kaygısı

Düşünce çatışmaları beni ne kırar, ne yıldırır, sadece dürtükler, kafamı çalıştırır. Eleştirilmekten kaçarız: Oysa ki bunu kendiliğimizden istememiz, gelin, bizi eleştirin dememiz gerekir: Hele eleştirme bir ders gibi değil de bir karşılıklı konuşma gibi olursa. Biri çıkıp bizim düşüncemizin tersini söyledi mi, onun doğru söyleyip söylemediğine değil, doğru yanlış, kendi düşüncemizi savunmaya bakarız. Bizi düzeltmek isteyene kollarımızı açacak yerde, yumruklarımızı sıkıyoruz. Ama ben dostlarımın bana sert davranmasını istiyorum. Sen bir budalasın, saçmalıyorsun, desinler bana. Ben, dostlar arasında açık, yiğitçe konuşulmasını isterim; dostların düşünceleri neyse sözleri de o olmalı. Kulaklarımızı öyle sert öyle kaba birer kulak yapmalıyız ki, salon konuşmalarının yumuşak seslerini duymaz olsunlar. Ben, biraraya gelen insanların, sertçe, erkekçe konuşmalarını isterim. Dostlar arasındaki bağlar sert, yırtıcı olmalı: Nasıl ki aşk da ısırmalar, kanatmalar ister! Dostluk kavgacı olmadı mı, sağlam ve cömert de değildir. Nazlı, yapmacık bir hava, birini kırma korkusu dostluğa rahat nefes aldırmaz:Neque enim disputari sine reprehensione potest. (Cicero)Çatışmadan tartışılamaz.Bana çatıldığı zaman öfkem değil dikkatim uyanır: Bana çatandan bir şeyler öğrenmeye can atarım. Doğruyu bulmak her iki tarafın kaygısı olmalı. İnsan öfkelendi mi düşünemez olur aklından önce sinirleri işler. Tartışmalarda bahis tutuşmak hiç de faydasız değildir. Doğrudan ayrıldık mı, elle tutulur bir şeyler kaybetmeliyiz. Yıl sonunda uşağım demeli ki bana: Bilgisizlik ve inatçılık yüzünden bu yıl bin lira kaybettiniz. Doğruyu hangi elde görsem sevinçle karşılar; uzaktan kokusunu alır almaz silahlarımı atar, teslim olurum. Fazla yukardan ve insafsız olmadıkça yazılarıma çatılmasını hoş görmüş, çoğu kez karşımdakini kırmamak için yazdıklarıma istenen biçimi verdiğim olmuştur. Zararıma da olsa eleştirmeciye uysal davranmalıyım ki beni her zaman serbetçe uyarsın, kendimi düzeltmeme yardım etsin. Doğrusu çağdaşlarımı böyle bir işten yana çekmek kolay değil. Düzeltilmek herkesin ağrına gittiği için kimse kimseyi düzeltmeyi göze alamıyor. Düşüncesini saklayarak konuşuyor çokları. (Kitap 2, bölüm 8)
şehvar 6