28 Haziran, 2008

-İSKELE-

Yavaş yürüdüğü için mi kaçırmıştı vapuru, koştuklarından mı 7.15 vapuruna yetişmişti diğerleri.

-Olsun, bir sonrakine binerim, dedi ve adımlarını daha da ağırlaştırdı. Gişeden geçti. Kapının önüne geldiğinde aklında yine o cümle vardı. " Bir erek olmalı*" diyordu yazar, bir erek. Sonra pencereden dışarı baktığında iskelede bekleyen vapuru ve içindeki yolcuları fark etti. Ne garipti. Sanki bu yolcular buradan hiç ayrılmıyorlar, hep burada yaşıyor gibiydiler. Okudukları gazeteler eskiydi. Bazıları telefonla konuşuyorlardı ve bu konuşmalar hiç bitmiyordu. Elindeki çay tepsisiyle sürekli dolaşan garson, hiç kimseye servis yapmıyordu. Burak bu anormal durumu anlamaya çalışırken kapı açıldı. Küçük tahta iskeleden geçerek vapura bindi. Biraz ilerledi. Salona giriş kapısına geldiğinde, oturabileceği bir yer bakındı ama içerisi çok kalabalıktı. Girmekten vazgeçti ve vapurdan inmek istedi. Arkasına dönüğünde kimsenin gelmediğini ve vapurun hareket ettiğini, iskeleden de epey uzaklaşmış olduğunu gördü. Esen rüzgârdan mı yoksa vapurdan inemeyişinden mi, ürperdiğini anlayamadı. Ne de hızlı hareket ediyor bu vapur, dedi kendi kendine. Üst kata çıkmaya karar verdi. Belki orada yolcular yoktur, diye düşünürken neden onlarla karşılaşmak istemediğini bilemedi.

Üst kat Burak'ın istediği kadar olmasa da tenha sayılırdı. Kendine bir yer buldu, oturdu. Tedirgin bakışlarla yolcuları izlemeye başladı. Karşısında bir kadın oturuyor, ağlayan bebeğini sakinleştirebilmek için başını okşuyordu. İstediği şeyin gerekli ya da gereksiz olduğundan habersiz olan çocuk, ağlamasına devam ediyor, annesi ise kendisinden emin, sadece gerekeni yapıyordu. Çocuğuna gösterdiği ilgi Burak'ın yüzünde tebessüme dönüşmüştü. Göz göze geldiler. Kadının gözlerinde cevabını alan Burak biraz mahcup başını çevirdi. İçindeki gülümsemeyle "Sevginin azıcığı" dedi.

Çaprazındaki adam sürekli sigara içtiğinden, havada yoğun bir duman oluşmuştu. Burak bundan rahatsız oldu. Ona sigaranın zararlarından söz etmek isterken az ilerideki tabelayı gördü: "Sigara içmek yasaktır". Her vesile ile uyarılan ama bunu önemsemeyen birine daha ne söylenebilirdi ki? Onunla konuşmaktan vazgeçerken, kendi adına her uyarıyı ciddiye almaya karar verdi. Kalktı. Alt kata indi. İçeri girdi. Orada, yolcu koltukları arasında koşuşturan bir çocuk vardı. Burak'ı gördüğünde sevinçle ona doğru koşup bacaklarına sarıldı. Çok özlemiş olduğu babasını bulmuş gibiydi. Başını kaldırıp Burak'a baktı. Sonra hemen dönüp annesine gitti. Burak, yanlıştan vazgeçmenin ne kadar da kolay olabileceğini gördü çocukta.

Salonda ilerleyip uyumakta olan bir adamın yanındaki boş bir yere oturdu. Kim bilir ineceği yeri kaç iskele geride bırakmıştı. Rüyasında gördükleriyle avunurken kaçırdıklarının farkında değildi. Çaprazında oturan genç ise sürekli saatine bakıyor, ondan izinsiz ilerleyen zamanı yakalamaya çalışıyordu. Peki ben ne yapıyorum, dedi Burak. Geride bıraktıklarını ve yakalaması gerekenleri düşündü. Az ilerisindeki, masum yüzlü sade kıyafetli genç kız dikkatini çekti sonra. Ders notlarına bakıyor ve sanki gireceği sınav için hazırlık yapıyor gibiydi. Kızın bu hali hoşuna gitti. Onun gibi olmak istedi. "Ne istediğini biliyor" dedi.

Başını pencere tarafına çevirdiğinde uçsuz bucaksızmış gibi görünen deniz Burak'ı korkuttu. Bütün bu insanlar birdenbire onu terk ettiler. Yine kendini tedirgin hissetti. Sonra vapurun yan tarafında oturan adamı gördü; kıpırdayan dudaklarında olanı ezberlemek istedi. Biraz rahatladı. Kalktı, dışarı çıktı. İskeleye yanaşmak üzere olduklarını gördü. Öylesine yol alıyorlarmış gibiyken gidecekleri yere varmış olmaları Burak'ı heyecanlandırdı. Burada gördüğü resimlerin fotokopisini çekip, süzgecinden geçenleri, ruhuna işlemeye çalışıyordu. Onlarda kendi yolculuğunu aramıştı.

Vapur iskeleye yanaştı ve usturmaçaları ezdi. Halat atıldı. Vapur iskeleye bağlandı. Çarkların dönüşü yavaşladı. Küçük tahta iskele sürüldü. Ama, vapura hiç kimse binmedi. Vapurdan hiç kimse inmedi. Tekrar hareket etmek üzereydiler. Tahta iskele yavaş yavaş geri çekiliyordu. İskele yine uzakta kalacaktı. Burak, vapurun düdüğünü kurşun gibi içinden hızla geçerken duydu.

delikız

* Saint Exupery