26 Nisan, 2007

Kırlangıç

"kırlangıç kuşu havada, kalbim kırlangıç kuşu gibi olsa" Ben kırlangıç kuşunu severim. Bir yada iki gün önce idi onları düşündüm "ne zaman gelirler acaba" diye aklımdan geçmişti. Kırlangıç, en geç göç eden ve en erken giri dönen bir göçmen kuştur. Odamın penceresinden yada hava uygunsa balkondan onları seyretmek hoşuma gider. Kırlangıç'ın yanında karga ve martılarda olur ama onlar, kırlangıç gibi gitmezler, hep bizimledirler yaz, kış. Kırlangıç, gökyüzünde uçarken sanki meydan okur diyer kuşlara. Öyle hızlı ve atıkler ki, ben "gökyüzünün akrobatları" derim onlara. Hele bir yuvalarına girişleri var ki görülmeye değer. Öyle, hızla uçaken, bir pike yapıp o hızla yuvalarına giriyorlar. Genel olarak, balkon tavanının bir köşesine yaptıkları o küçüçük yuvalarını yıkmadan bu olayı nasıl yapabiliyorlar merak ediyorum. Merakımı gederebilmek için yakından görmek isterdim doğrusu.

Kırlangıç kuşunu bir yere konmuş olarak göremessiniz, hep havadadırlar. Bunu fark ettiğimde merak ettim nedenini, meğerse kırlangıç'ın ayakları yürümeye ve sıçramaya elverişli değilmiş, sadece tutunmaya...

Neyse benim asıl söylemek istediğim şey, bugün onları gördüğümdü. Gelmişler. Akşam üzeri idi pencerenin önünde tespih çekiyordum. Gökyüzünde uçan iki kuş gördüm. Şaşırdım, bu şaşkınlığımın sebebi, hem kuşu kırlangıca benzetmiş olmamdandı, hemde ankarada gökyüzüne baktığınızda öyle uçuşan pek kuş göremezsiniz de ondandı. "Bu arada şöyle bir açıklama ihtiyacı oldu ben bir aydan fazladır ankarada ablamın yanındayım."

Hemen dürbünü aldım ve baktım, gerçekten tahminim doğruymuş. Kırlangıçlar gelmiş, çok sevindim. Gelmişler ve buradalar. Hoş geldiniz ve inşallah çabuk gitmezsiniz.


delikız

25 Nisan, 2007

Ne Kadar Masumsun

Rabbim herkese, azmetmenin böyle güzel sonuçlarını göstersin inşallah. bu blog'a sahip olduğum günden beridir yazıların yanında resim yayınlamayıda istiyordum ama bir türlü yapamıyordum. Elhamdulillah ki bu gün bunu yaptım. ilk resim bu güzelliğe kısmet oldu. çokta güzel oldu.


delikız

09 Nisan, 2007

-KIRKAMBAR-

1-) Avrupa’da labaratuarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.
2-) Yine aynı araştırmaya göre diğer sulara nazaran çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.
3-) Kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği şu anki teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınların da hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta. Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız. Nasıl oluyor da yıllardır suyu bitmiyor, bunu kimse bilmiyor.
4-) Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.
5-) Sadece 1,5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyuda çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır ve hiçbir zaman ne azalma ne de kuruma göstermemektedir.
6-) Dünya Sağlık Örgütü (who)’nün raporlarına göre dünya’daki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri.
7-)amerikada yapılan test sonuçlarına göre dünyada içinde mikroorganızma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem suyudur.


Onun içinde ne var?
Çocuklarınız ne yiyor?
Biliyormusunuz?
Harribo, Marsmellow, Toffe ve marketlerden satın alınan diğer şekerlemeler, çikolatalar, dondurmalar, meyvalı meyvasız yoğurtlar, pastalar, kekler, sakızlar...
Peki, “Bunların içinde ne var?” diye hiç düşündünüz mü?
Maalesef bu ve benzeri gıda maddeleri, ekseriya, domuz ve benzeri hayvanların berilerinden, kemiklerinden, iç yağlarından, kıllarından, maya ve enzimlerinden üretilen katkı maddeleri ihtiva edebilmektedir
Halbuki, dinimizde bunların yenmesi haram kılınmıştır.
Peki siz Anne ve Babalar…!
Sorumlu insanlar olarak, bu maddeleri marketlerden satın almadan önce
Onun içinde ne var?
Sorusunu sorup araştırmak zorunda değil misiniz?



Yemekten hemen sonra şu 7 şeyi yapmaktan kaçınınız:

Yemek yedikten sonra ne yaptığınız sağlığınız için çok önemli.Uzmanlara göre, yemek yedikten sonra yapılması sakıncalı olan şeyler, zamanla sağlık problemlerine neden oluyor…

Yürümeyim:
İnsanlar çoğu zaman,yemeklerden sonra 100 adım yürümek 99 yaşına kadar yaşamanızı sağlar derler. Gerçekte bu doğru degildir. Yürümek sindirim sisteminin aldığımız gıdalardan besinlerin emilimini engeller.

Hemen uyumayın:
Aldığımız gıdalar yeterince sindirilemez. Bu durum bağırsağımızda gastrit ve enfeksiyona önderlik eder.

Banyo yapmayın:
Banyo yapmak ellerdeki, bacaklardaki ve vücuttaki kan akışını hızlandırır, böylece mide çevresindeki kan miktarı bu durumda azlır. Bu da midemizin sindirim sistemini zayıflatır.

Hemen meyve yemeyin:
Yemeklerin peşinden yenen meyveler midenin havayla davul gibi şişmesine neden olur.

Çay içmeyin:
Zira çay yaprakları yoğun asit içerir. Bu madde tükettiğimiz gıdalardaki proteinin hazmını zorlaştırır.

Kemerinizi gevşetmeyin:
Yemekten sonra kemeri gevşetmek kolaylıkla bağırsak düğümlenmesine ve tıkanmasına neden olur.

Sigara içmeyin:
Uzmanlarca yapılan deneyler, yemeklerden hemen sonra içilen bir sigaranın 10 sigaraya eşdeğer olduğunu kanıtlamıştır. Bu durumda kanser olma riski daha yüksektir. (bu bilgileri gıdaraporu comdan aldım)
şehvar6

Mehmet Talü/Milligazete

Mevlid Gecesi

Mevlid Gecesi, bütün İslam aleminin mukaddes kabul edip ihya ettiği en mübarek gecelerden biridir. Yüce Yaratıcının insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi, İlahi vahyin son ve tamamlayıcı halkası Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) efendimizin ALLAH’tan getirdiği ilahi daveti, sünnetini ve örnek ahlakını anlamak, O’na duyulan derin sevgiyi gönüllerden sözlere ve toplumsal bilince aktarmak amacıyla asırlardır Müslümanlar O’nun dünyaya gelişini Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır.

Mevlid Kutlanması Bir Bid’at-i seyyie Değildir
Bazı bozuk fırkalar ve onların mensupları Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin doğum yıldönümünün kutlanmasını kötü bir bid’at olarak görüyor ve bu kutlamayı yapanları kınıyor. Bu kötüleme ve kınamalar yersizdir. Süyûti, İbn-i Hacer el-Askalani ve İbn-i Hacer el-Heytemi gibi büyük din alimleri ve daha nice ulema ve fukaha, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin doğumunun kutlanmasını güzel bir yenilik olarak görmüşler ve tahsin etmişlerdir.
Mevlid kelimesi, “doğum, doğum yeri ve doğum vakti” gibi anlamlara gelir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin doğumunu anlatmak için kullanılan “mevlid-i nebi” Türkçemiz’de kısaca mevlid kandili olarak anılır. Mevlid törenleri İslam dünyasında yaygınlık kazanarak günümüze kadar devam etmiştir. Esasen Resulullah (S.A.V.) efendimizin doğum yıldönümünü kutlama maksadıyla başlayan mevlid töreni giderek, Kadir, Mirac, Regaib ve Berat gecelerinde veya sünnet, evlenme, ölüm, deprem gibi önemli olaylar vesilesiyle yapılmaya başlanmış ve toplumsal geleneğimizde yer alan önemli bir dini-kültürel öğe olmuştur.
Osmanlılar döneminde mevlid törenine ayrı bir önemin verildiği bilinmektedir. Osmanlı’nın ileri döneminde Mevlid Alayı diye anılan görkemli törenlerde şeyhülislam, vezirler ve diğer askeri ve mülki erkan, büyük müderrisler, belli bir düzen içinde rebiülevvel ayının on ikisinde Sultan Ahmed Camii’nde yerlerini alırlardı. Padişahın gelmesinden sonra vaazlar verilir, mevlidhanlar tarafından Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlid okunur ve bu esnada Medine’den getirilmiş olan hurmalar camide bulunanlara ikram edilirdi.
Edebiyatımızda Peygamberimiz’in doğum günü olan bu kutlu günü anlatan birçok eser yazılmıştır. Bunlar içinde Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlid, Osmanlı’dan beri halen ülkemizde değişik vesilelerle coşkuyla, bir ayin atmosferi içerisinde okunmakta ve dinlenmektedir.
Mevlid okuma ve okutmanın bid‘at olduğu şeklinde birtakım iddialar gündeme getirilmiştir. Bid‘at, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz zamanında olmayan “dinî” mahiyetli bir hususun sonradan dine sokuşturulması, dinden sayılması olarak tarif edilir. Mevlid okuma ve okutmanın bid‘at olarak nitelendirilebilmesi için ona, “Ölünün kırkıncı gününde veya sene-i devriyesinde mevlid okutmak gereklidir” demek gibi dini bir gereklilik veya ibadet şeklinde bir muhteva yüklenmesi gerekir. Mevlid okumanın gerekli, vacip veya mendup olduğu iddia edilmediğine, en fazla bunun hoş ve güzel bir gelenek olduğu bilinip kabul edildiğine göre bunun bid‘at olarak değerlendirilip, insanların kafasına kuşku sokmak son derece yanlıştır. “Mevlid okunacağına hatim okunsa, Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okunsa daha sevap ve daha faziletli olmaz mı?” şeklindeki bir itiraz da yersizdir. Kur’an-ı Kerim okumak, namaz kılmak daha sevap ve faziletli bir davranıştır, ama burada mesele sadece sevap meselesi değildir. Mevlid, toplumsal bir coşkunun, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin sevgisinin ve ona bağlılığın üst düzeyde edebi ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulması de- mektir. Kur’an-ı Kerim okumakla mevlid okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine ikisini ayrı ayrı ve her birini kendi yeri ve amacı doğrultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur.
Burada hatırlanması ve hatırlatılması gereken önemli bir husus vardır; o da, mevlid gibi dini eğitim ve coşkuyu içeren sosyal ve geleneksel törelerin asli ibadetlerin yerine geçmediği, bu tür sosyal ödevlerin kişileri üzerlerine bizzat gerekli olan namaz, oruç, Kur’ an okuma, infak ve yardım gibi dini yükümlülüklerden muaf tutmadığı hususudur. Ancak günümüzde, özellikle de toplumumuzun dini konularda sağlıklı ve doğru şekilde bilgilendirilmemiş kesimlerinde mevlid, türbe ziyareti, Kur’an-ı Kerim okutma, mübarek gün ve gecelerde dini törenlere katılma gibi daha çok şekille ilgili dindarlığın hayli rağbet gördüğü ve bunun giderek dini vecibelerin yerini aldığı da üzülerek müşahede edilen bir gerçektir. Halbuki bütün bunlar, özde yakalanan ve yaşatılan dindarlığı ve gerçek dini vecibeleri güzelleştiren ve kolaylaştıran tali ve şekli katkılar olarak tanımlamalı ve bilmelidir.

Ancak bu kutlamalarda İslamın ruhuna ve Şeriat-ı Ahmediy’yeye aykırı haller ve şeyler olmamalıdır. Mesela:
1-Kadın erkek karışık olarak Mevlid kutlaması yapılmamalıdır.
2-Kur’an-ı Kerim kıraati ve mevlid kasideleri birtakım cerrarlar tarafından tarifeye bağlı şekilde ücretli okunmamalıdır.

Zamanımızda dehşetli bir dinden uzaklaşma, irtibat cereyanı vardır. Mevlid törenleri halkı ve gençliği Peygambere ve dine yak-laştırmak için güzel ir vesiledir. Yeter ki, Mevlid bezirganlığa alet edilmesin, ruhsuz ve basmakalıp bir şekilde kutlanmasın, törene katılanlar coşturulsun, heyecanlandırılsın, gönüller harekete geçirilsin.





Şehvar 4

İşte Şehvar'ın 16. sayısı

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, alemlerin Rab’bine, selam, son Peygamber’in ve diğerlerin üzerine olsun




Esselatüvesselamüaleyke* ya Resulallah**
Esselatüvesselamüaleyke ya Habiballah***
Esselatüvesselamüaleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin****

*Allah’ın rahmeti, hidayet bereket ve ihsanı, selam ve senası senin üzerine olsun. Seni bütün felaketlerden selamet buldursun.
**ey Allah’ın Resulu
***ey Allah’ın sevgilisi
****ey evvelin ve sonranın efendisi






...Marta bakan biliyordu geleceğini
Nisana bakan görüyordu alaca renklerini
Kızıl ve yeşil seherini
Mayısa bakan buldu seni
Ve bir bahar günü doğdun sen

Sana Leyla dedim Suna dedim şiirlerde şarkılarda
Gerçek adın bir fısıltı gibi kaldı ağızlarda dudaklarda
Çatlar yüreğim bir nar gibi o sırrı anar da
Avunurum doğumundan gelen muştulu armağanlarla
Melekler gökten geldi armağanlarla
Ve bir bahar günü doğdun sen

Bir bahar günü doğdun sen
Baharın ta kendisi oldun sen…/Sezai Karakoç



Esselamü aleyküm sevgili dostlar, dergimin bu sayısında sizlere Ankara’dan ablamın yanından sesleniyorum. Bu sayıyı Peygamber Efendimize (as); onun doğumuna ve bu esnada vuku bulan olaylara ayırdım. aslında iste-ğim Mevlid kandilinden önce dergiyi siz sevgili okuyucularıma ulaştıra bilmekti. Kısmet böyleymiş her işte bir hayır vardır deyip, vaktin geçmiş olmasına rağmen bu güzel hayatı tekrar hatırlamak ve hatırlatmak istedim. Baki Selam


şehvar 1

06 Nisan, 2007

Elhamdulillah

Şehvarın 16. sayısı biraz zorda olsa çıktı. bilirsiniz işte, bazen terslikler insanın yakasını bırakmaz. yapmak istediğiniz işte sürekli engeller çıkar önünüze. buda yapmaya çalıştığınız işin sürekli gecikmesine neden olur, siz böyle olmasını hiç istemediğiniz halde. ama biz, inanan kişiler, başımıza gelen her işte bir hayır olduğunu bilir, öyle inanırız ve tevekkül ederiz. şu ayeti kerimeyi aklımızda tutmaya çalışarak "hayır sandığınız da şer, şer bildiğiniz de hayır olabilir Allah bilir siz bilemessiniz" işimize bakarız.

dergimin bu sayısını ankara hazırladım. mutad olan, istanbulda hazırlanıp oradan ankaranın yolunu tutmaktı ama bu sefer tam tersi oldu, gurbetten sılaya gitti şehvar. ankaradaki dostlarımız heralde bu sözüme kızmazlar. derginin bu sayısında yazıları peygamber efendimiz as. anlatan yazılardan seçtin. doğumundan önce ve sonra vuku bunun olaylardan söz eden yazılar ve kişiler var bu sayıda.
O'nu bu vesile ile bir kes daha anmamı saylayan Allah'a ne kadar şükretsem azdır.

delikız