29 Aralık, 2006

Bu Gün Arefe*

Hacı adaylarımız bu gün Arafat'ta idiler. Kelime olarak Arafat "bilme, anlama, tanıma" gibi anlamlara gelir. Peygamberimiz as. "Hac, Arafat'ta olmaktır" demiştir. Arafat çıkmadan hacı olunmaz. Bu gün orada, dualar edildi, zikirler yapıldı. Allah'tan af ve mağfiret dilendi.
Ve Vakfe yapıldı. Vakfe; duruş bekleyiş demektir. Arafat vakfesi, bir yandan insanın dünyaya ayak basışını, diyer yandan ise kıyamette Allah'ın huzurunda bekleyişi hatırlatırmış. O, müminin, Rabbinin huzurunda imanla, sebatla, umutla gerçekleştirdiği bilinçli bir duruşmuş. Peygamberimiz as. Arafata varınca meşhur veda hutbesini burada yapmış.
İkinci bir vakfe'de Müzdelife'de yapılır. Müzdelife , harem sınırları içinde Arafat ile Mina arasında kalan bir bölgenin adıdır. Şeytan ve taraftarlarına karşı sembolik protesto'da atılacak küçük taşlar buradan toplanır. Müzdelife'den sonra Minaya geçilir. Mina; aşırı istek ve arzu demekmiş. Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmali'in Allaha'a olan aşklarının sınandığı yermiş.

Hacı adaylarının biraz daha işleri var. Şeytan taşlıyacaklar, kurban kesecekler, traş olacaklar ve son olarakta ziyatet tavafı yapacaklar. İnşallah bundan sonra "Hacı" olacaklar.

Kardeşlerimizin oradaki bu son heyecanlarını bizlerde burada yaşamaya çalıştık. Rabbim bizlerede oralarda olmayı ve bizzat yaşamayı nasip etsin inşallah. amin amin amin

Delikız *Arabistanda

19 Aralık, 2006

Namazda Okunan Dua Ve Tesbihlerin Anlamı/1

Allahü Ekber: Allah en büyüktür

Subhane Rabbiyel-azim: Azim olan Rabbim, bütün noksanlıklardan beridir.

Semiallahü limen Hamideh-Rabbena lekel-Hamd: Bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah, kendine hamdedenin hamdini işitir ve kabul eder.

Subhane Rabbiyel-ala: Pek yüce olan Rabbimi her türlü noksanlıklardan tenzih ederim.

Esselamü aleyküm ve rahmetullah: Allah’ın rahmeti, selamı sizin üzerinize olsun.

Allahümme entesselamü ve minkesselam, Tebarekte ya Zel Celali vel-ikram: Ey Allah’ım! Sen selamsın, bütün noksanlardan berisin, dünya ve ahiret selameti de senin yardım ve inayetinledir. Sen mukaddessin, ey Celal ve ikram sahibi olan Allah’ım


Delikız

14 Aralık, 2006

Hayatımızda Ne Çok Tanrı Var

Çok bilinmiş olanların dışında, bulmacalarda çıkan güneş tanrısı ra, elindeki okuyla insanlara çöp çatanlık yapan eros.. gündelik hayatımızda farkında olmadığımız, Yunan mitolojisine ait ne çok tanrı var. Giydiyimiz ayakkabının markası, bindiğimiz uçağın adı, yıllardır seyrettiğimiz dünya çapında yapılan yarışma.


Elhamdulillah ki bizler bir Allah'a inanan insanlarız. Maddi manevi her ihtiyacımızda; sevinç, üzüntü, sıkıntı, rahat, ölüm, doğum her her şeyde sadece O'nu bilir, O'na sığınır, O'ndan yardım isteriz. Ve biliriz ki her şey O'ndandır. Aklımız karışmaz. Ayy ben bu sorunda hangi tanrıya gidecektim gibi. O'nunla olan ilişkimizde hiç bir sorun yoktur, çünkü O bize şahdamarımızdan daha yakındadır ve her ihtiyacımızı bilir. İhtiyaç ve dualarımıza, Zatının belirlediği zaman ve şartlara göre cevap verir. Ama bizler bunu anlayamadığımız için yada anlamak istemediğimiz için yada bizim isteklerimize uymadığı için cevap vermez sanırız. Alim* olan Rabbimizden daha iyi biliriz sanki...

Allah'ım, hamdolsun ki sadece seni Rab biliyorum. Bu senin lütfundur. Hayatımdaki hiç bir şeyi putlaştırmama izin verme Rabbim. Malı, mülkü, parayı, evladı. Namazımda "sadece sana kulluk.... ederim" sözümde beni samimi kıl. Her amelimde beni doğruya yönelt, ailemi sevdiklerimi ve bütün kardeşlerimide. Rabbim senin inayetin olmadan ben kendimden hiç bir şey yapamam. Sen her şeyde benim yardımcım ol.

Ayakkabı, uçak ve yarışmada adı kullanılan tanrılara gelince de. Nıke: Zeus'ün habercisi kanatlı kız. Kimi anlatımlarda tanrıça Athena'nın bir ek adı. Pegasus: Tanrıların kullandığı kanatlı at. Olimpiyat: Tanrıların birbirleriyle yarışmasının adı.

*Alim: Her şeyi en iyi bilen


Delikız

12 Aralık, 2006

Hz. İbrahim

Esselamüaleyküm ya Hz. İbrahim. Ulül Azim Peygamber, Hz. Muhammed'in as. atası, put kıran, ateşe atılırken tevekkülü dorukta olan*, yumuşak huylu, çok sabırlı** olan bir Peygamber.

Seni seviyorum ya Hz. İbrahim. Allah azze ve celle bana ve isteyen tüm kardeşlerime ahirette seni görmeyi nasip etsin.
Bu güzel insanlar hakkında ne kadar bilgimiz var hiç düşündük mü? Bir gün Hz. Ebubekir hakkında bir kardeşimle konuşuyorduk, ben 'çok seviyorum onu' dedim kardeşim de bana' ben senin gibi Onu tanımıyorum ki, senin gibi seveyim' demişti ve doğru bir tespit yapmıştı.

Tanımıyoruz ve tanımak içinde hiç bir şey yapmıyoruz. Şöyle bir değerlendirme yapalım. Hz. İbrahim hakkında bildiklerimizle( bütün peygamberler ve diğer güzel insanlar) magazin dünyasındaki her hangi bir kişi hakkında bildiklerimizi karşılaştıralım. Hangisini daha iyi tanıyoruz ve tanımak için çaba harcıyoruz. Hangisi hakkında konuşmak, tartışmak, bilgi edinmek daha çok hoşumuza gidiyor. Bıkmadan, sıkılmadan, hangi taraf hakkında konuşmayı dakikalarca sürdürüyoruz. Aklımızdan 'biri konuyu değiştirse' diye geçtiğinde hangi konu konuşuluyor acaba?

Hz. İbrahim; tanınmayı, konuşulma diğerlerinden daha çok hak eden biri elbette. Eğer Hz. İbrahimi bu insanlardan daha az tanıyorsak utanmamız gerekmez mi? Bunun çok büyük bir kayıp, haksızlık ve eksizlik olduğunu ne zaman anlıyıpta, televizyon başından kalkıp bu seçkin insanlarla ilgilenicez. Seçim sizin, hangisi daha çok ilgiyi hak ediyor bu açık. Ama yine de karar verip uygulamaya geçecek olan sizsiniz. Evvel Ahir Selamlar



*Hz. İbrahim ateşe atılırken Cebrail as. yanına geldi 'bir ihtiyacın varmı' dedi O'da 'senden ise yok' dedi. Cebrail, 'Rabbınden dile' dedi 'Rabbim halimi biliyor mu?' 'evet biliyor' Hz.İbrahim 'Rabbımın halimi bilmesi bana yeter' dedi.
**tevbe/114

Delikız

-elcevap-

Hz. İbrahim

11 Aralık, 2006

-Bir Soru-

Soru: Hz. Yakup peygamberin dedesi kimdir?

Cevabı yarın, kimse bu soruyu görmeyecek ama olsun.

delikız

08 Aralık, 2006

İsteyene Verilir

Şehvar'ı seviyorum. Severek ve inanarak yaptığım bu işi aşağı yukarı altı senedir yapıyorum. Fikir olarak ilk aklıma geldiğinde ne kadar inandıysam ve heyecanlandıysam bu günde aynı şeyi hissediyorum. O günden bu güne çok şey değişti. O zaman kendime ait bilgisayarım ve yazıcım yoktu. Bu ihtiyacımı sağolsun Melike elinden geldiğince gideriyordu, bu konuda hakkını ödeyemem. Yine onun vesilesi ile artık bilgisayarım ve yazıcım var. Artık daha rahatım tabi ki.

Nereden nereye, istiyordum ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmiyordum. Rabbime hamd olsun ki oldu."İsteyene verilir" derler. Gayertli olmak, çalışmak, inanmak ve istemek önemli galiba. Elbette ki Rabbimizin bizler için yazdığı değişmez kaderin dışında. Şimdi 'çalışıyorum, istiyorum ama olmuyor işte' demeyin. Yapılması gereken, bizim üzerimize düşeni yapıp tevekkül etmemiz. Gayret bizden Tevfik Allah'tandır. Çünkü doğru ile yanlışı en iyi bilen Alim olan Rabbimizdir. İşler O'na bırakıldığında sonuç ne olursa olsun bizim için en güzelidir. Her ne kadar bize öyle gelmesede...

Bu gün bir şeyler yazmak istemişti canım ama ne yazacağımı bilmiyordum. Benim güzel dergimin (bana göre tabii) goolge'da birinci sırada çıktığını görünce çok şaşırdım, sevindim ve birden ilham geldi, bişeyler saçmaladım işte. Doğru yanlış kusura bakmayın artık. Ben güzel cümleler kurabilen biri değilim. Böyle bir iddam da asla yok ama yazdım işte... Baki Selam

Delikız

03 Aralık, 2006

Yeni Sayı Nihayet Çıktı

Dergimin yeni sayısını Allah'ın izni ile çıkartım. Ve dağıtma işinin çoğunu hallettim. Bana ve okuyan her kese faydalı olur inşallah.

Delikız

Bitkilerle Tedavi Yöntemleri\2

Anason
Türü: BitkiHastalık: BalgamTedavi: Anason tohumu kaynatılıp
balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Yan Tesiri: Bilinen herhangi bir yan tesiri yoktur.
Önemli Notlar: Yatıştırıcı iltihap kurutucu,
ağrı ve sancı kesici, gaz söktürücü bir bitkidir.
Piyasada Panason diye satılan gaz söktürücü
Papatya+nane+ anason karışımıdır.
İçindekiler: Anetol, Yağ, Albümin, Uçan Yağ,
Meyve şekeri

Kekik
Türü: Ot
Hastalık: Ülser
Tedavi: Kekik kaynatılıp balla tatlandırılıp günde
3 çay bardağı içilmeye devam edilirse mide rahat-
sızlıklarına faydalıdır.Yan Tesiri: Uzun süre bol miktarda alınırsa Timol,
Kalkan bezinin salgısının artmasına neden olabilir.Önemli Notlar: Hazmı kolaylaştıran, mikrop öldüren,
eşsiz bir nimettir. Gerek yemeklere, gerek salatalara
baharat olarak, gerekse çay gibi içilerek istifade ediniz.
Araba tutanlar, arabaya binmeden önce 1 su bardağı
kekik suyu içerse araba tutmasından kurtulabilirler.İçindekiler: Uçucu yağ, Timol, Kavrakrol, Simol, Borneol,
Pinen, Tanen, Acı maddeler, Glkozidler, Reçine (Timol,
Fenolden 25 kere daha fazla güçlü bir antiseptiktir.)

Kantaron
Türü: Çay
Hastalık: Karaciğer yetersizliği
Tedavi: Kantoron, ayrık otu kökü ile beraber kaynatılıp
balla tadlandırılarak içilmeye devam edilir.

İlacın adı: Kimyon
Türü: Baharat
Hastalık: Nefes darlığı
Tedavi: Kimyon sirke ile kaynatılıp balla tadlandırılarak
içilmeye devam edilir.

Sağlıklı Hayat Önerileri\2

11- Üçüncü perdeyi bekle
Sabır, sabır, sabır…hayat üç perdeden oluşur. Ruhlarımızın yaratılışı birinci perde, dünya hayatımız ikinci perde ve kıyamet-ahiret üçüncü perdedir. Bu dünyada zahiren “adaletsizlikmiş” gibi görünen haller, zenginlik/fakirlik, hastalık/ sağlık, güçlülük/zayıflık
gibi ölçülerin birer imtahan vesilesi olduğunu unutmayıp ona göre adımlarını atanlar kazançlı çıkacak olanlardır sakın unutma. Dolayısıyla içinde bulunduğun ortamdan dolayı üzülmeyi bir kenara bırakda imtahanı kazanmaya bak. "İnkâr edenler, kat’iyyen diril
tilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır, Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır." (Teğabun, 64/7, Nahl, 16/30-40).

12- Bir bardak su
İçecek bir bardak suyunuz ve bir lokma ekmeğiniz var ise yiyecek. Siz çok şanslısınız. Uzunca bir müddet ıssız bir adada mahzur kalan bir denizciye yaşamış olduğu bu tecrübeden çıkardığı en önemli dersin ne olduğunu sormuşlar. O da şunları söylemiş; “İçebilecek temiz bir su, yetecek kadar aş olduğu sürece asla şikayetçi olunulmayacağını” öğrendim.

13- Kalbinizle dost olun
İstatistiklere göre Çinlilerde strese bağlı kalp rahatsızları oranı oldukça düşükmüş. Bunun en önemli nedenleri arasında Çinlilerin sakın yapılı olmaları gösterilmiştir. Dolayısıyla sende mutlu ve huzurlu bir hayat için olaylara sükunetle yaklaş, her türlü kaygıyı, öfkeyi, şiddeti bir kenara bırakıp affedici ol. Tıpkı Kur'an-ı Kerim'deki mümin tasvirinde olduğu gibi;"Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardan bağışlama ile geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever" buyurur. (Al-i İmran Suresi, 134)

İlmihal

Namazların Sünnetleri:

Namazların bir kısımda sünnetleri vardır. Bu sünnetler, namazların vaciplerini tamamlar. Onlardaki noksanlıkları giderir ve fazla sevap kazanmaya sebep olur. Sünnetlere riayet edip devam etmek Allah’ın Peygamberine sevgi alametidir. Bununla beraber bu sünnet leri terk etmek, namazın bozulmasını veya tekrar kılınmasını gerektirmez. Fakat küçümsemeksizin kasten terk edilmesi bir hata ve bir mahrumiyettir. Fakat sünnetin hak görülmemesi, boş ve hikmetten uzak sayılarak küçümsenmesi,-Allah korusun- küfürdür. Çünkü sünnet de şer’i hükümlerden ve esaslardan biridir.


Namazlardan önce veya namazların içinde başlıca sünnetler şunlardır:


1- Beş vakit namaz ile Cuma namazı için ezan ve ikamet sünnettir. (ayrıntı için bkz. İlmihal)
2- İftitah tekbirini alırken ellerin yukarıya kaldırılması sünnettir.
3- Tekbir için eller kalkarken parmakların araları zorlamasızın biraz açık bulunması sünnettir.
4- İmam olan kimsenin, tekbirleri ve rükudan kıyama kalkarken (semiallahu limenhamideh) cümlesini ve namazın sonunda iki tarafa vereceği selamı, ihtiyaç miktarı aşikare yapması sünnet olduğu gibi, cemaatin de rüku’dan kalkarken gizlice (Allahümme rabbena velekelhamd) demesi, tekbirler ile selamı gizlice yapması da sünnettir. Rüku’dan kalkarken hem (semiallahu limenhamideh) hem de (Allahümme rabbena velekelhamd) der.
5-Namazların evvelinde gizlice (subhaneke) okuması bundan sonra fatihadan evvel yine gizlice “euzü besmele” okuması ve diğer rekatlarda da fatihadan evvel besmelei şerife okunup fatihaların sonunda hafifyen amin denilmesi sünnettir. Her rekatta fatihadan evvel besmele okumak, sahih sayılan görüşe göre ise vaciptir.(ayrıntı için bkz. İlmihal)
6- Namazda erkeklerin, göbeklerinin altında tutmak üzere, sağ ellerini sol elleri üzerine koymaları ve baş parmaklarıyla serçe parma klarını halka şeklinde bulundurarak bununla sol bileklerini tutup diğer üç parmaklarını kolları üzerine uzatmaları, kadınlarda halka etmeksizin sağ ellerini göğüsleri üzerinde tam sol elleri üzerine koymaları sünnettir.
7-Namaz aralarında, kıyamdan rüku’a ve secdelere giderken ‘Allahu Ekber’ denilmesi, rükudan kıyama kalkarken ‘Semiallahü limen hamideh’ denmesi, secdeden kalkıp yine secdeye giderken ‘Allahu Ekber’ denilmesi sünnettir.
8- Rüku ve secde tesbihleri, rüku halinde üç kere (Sübhane Rabbiye’l-azim) denilmesi, secde halinde de üç kere(Sübhane Rabbiye’l -ala)denilmesi sünnettir.
9- Rüku halinde erkeklerin ellerinin parmakları açık olacak şekilde elleriyle dizlerini tutmaları sünnettir. Kadınlar bu halde parmaklarını açık tutmazlar ve dizlerini kavramazlar, ellerini dizleri üzerine koyarlar.
10- Bir özür yoksa , kıyamda iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak sünnettir.
11- Ka’de(tahiyyata oturuş) ve celse(secdeden doğrulup bekleme) hallerinde erkeklerin sol ayaklarını döşeyerek üzerlerine oturmaları ve sağ ayaklarını güçleri yettiğince kıbleye doğru dikmeleri, kadınların da sol ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak yere oturmaları sünnettir.
12- Rükuda erkeklerin inceklerini dik tutmaları, kadınların da dizlerini bükük bulundurmaları sünnettir. Bu halde erkeklerin sırtları düz bulunur. Kadınların sırtları ise yukarıya doğru meyilli olur.
13- Secdeye varılırken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü yere koymak ve secdeden kalkarken de önce yüzü, sonra elleri dizlerin üzerine koyduktan sonra dizleri yerden kaldırmak sünnettir.Buna güç yetmezse, el ile yere dayanarak kalkılabilir.
14- Ka’delerde(tahiyyatlara oturuşlarda) ve celselerde(secdeler arasındaki bekleyişlerde) ellerin kıbleye yönelik olarak oyluklar üzerine konulup dizlerin tutulması sünnettir.
15- Ka’delerdeki Teşehhüdlerde “La ilahe” denirken sağ elin işaret parmağını kaldırıp “illallah” denirkende indirilmesi sünnettir.Bir çok kimseler bu sünneti gereği üzre yapamayacaklarından dolayı terk edilmesini uygun görenler vardır. (ayrıntı için bkz. İlmihal)
16- Farz namazların, vitir namazının ve müekked sünnetlerin son oturuşlarında, gayr-i müekked sünnetlerle diğer nafilelerin her oturuşunda tahiyyattan sonra Peygamber Efendimize Salat ve Selam okumak sünnettir.(Allahümme salli ve Allahümme barik)
17- Bütün namazların son oturuşlarında Salat ve Selamdan sonra iki tarafa selam vermeden önce dua edilmesi sünnettir. Bu dua, Kuran-ı Kerimin mübarek dua ayetlerinden biri ile yapılması veya bunlara benzer bulunmalıdır. Kullardan istenebilecek şeyler hakkında olan: “Ya Rabbi! Bana şu kadar para ver” şeklinde namazda dua edilmesi caiz görülmemektedir. Namazların adet edinilen dua: ‘Rabbena Atina…’
18- Namazların sonunda selam verirken yüzün önce sağ tarafa, sonra sola çevrilmesi sünnettir.
19- Sütre edinilmesi sünnettir.(ayrıntı için bkz. İlmihal)



“Sütre: Perde. Örtü. Perdelenecek şey.
Namaz kılarken kıble cihetinde duvar ve sair olmadığından, önden geçenlerin namaza zarar vermemeleri için, ön tarafa dikilen şey.(en az altmış cm. yükseklik)” Sütre hakkında kısa bilgi olsun diye başka kaynaktan aldım.

İmam Rabbani Hazretleri Buyurdu ki:

İnançları düzelttikten sonra fıkıh hükümlerinin öğrenilmesi mutlak lazımdır. Farzları, vacipleri, helal ve haramları, sünneti, mendup, karışık ve mekruh olan şeyleri öğrenmekten kaçınılmamalıdır. Bu bilgiler mucibince amel etmek zorunludur.
Fıkıh kitaplarını okuyup gözden geçirmek en önemli vazifelerden sayılmalıdır. Salih amel işleyebilmek için çok gayret gösterilmelidir.
Burada bir miktarda namazın faziletlerinden ve namazın rukünlerinden bahsedelim. Çünkü namaz dinin direğidir. İyice bilmek lazım.

Evvela abdest iyi alınmalıdır. Her uzvu, tam ve mükemmel bir şekilde üçer defa yıkamak gerekiyor. Ki sünnet üzere abdest alı-nmış olsun. Başı mesh ederken her yanını kaplamalı mesh ile meshetmek gerekiyor. Kulaklar ve ense de, bir tedbir olarak mesh edil melidir.
Peygamberimizden gelen rivayetlerde, ayak parmaklarını, sol elin küçük parmağıyla hilallemek gerekiyor. Ayrıca buna riayet et mek lazımdır. Müstehapları yerine getirmekte ihmalkar davranmak uygun değil. Çünkü o, Allah tarafından sevilen ve razı olunan ameldir.
Bütün dünyada sadece bir işin Cenab-ı Hakk tarafından sevilip razı olduğu haberi alınsa ve o işi yerine getirebilme imkanı varsa, onu ganimet bilip hemen yerine getirmek gerekmektedir. Bu iş şuna benzer;
Bir şahsın bir saksı parçası karşısında müthiş-nefis bir mücevher satın alması gibi… Ya da, donuk bir şeyi vererek karşılığında canlı, ruhlu birini satın alması gibi…

Tam manasıyla temizlik yapılıp abdest aldıktan sonra müminlerin miracı olan namaza niyet edilir. Farz namazları cemaatle beraber eda etmeye ihtimam gösterilmelidir. Hatta iftitah tekbirini imamla beraber almayı kaçırmamak lazımdır. Yine namazları hoş görülen, müsaade edilen vakitler dahilinde kılmak gerekiyor. Namazda Kuran-ı Kerim okurken sünnet olan miktarı göz önünde tutmak lazım. Ruku ve secdelerde, azaların tam yerine oturmasına dikkat edilmelidir. Çünkü bu, tercih edilen görüşe göre ya farz, yada vaciptir.
Ayakta durulduğu zaman tam manasıyla dik ve düzgün durulmalıdır. O şekilde ki, her aza, kendi yerine oturmakta ve yerine yerleşmektedir. Ruku ve secdeden kalkıp doğrulduktan sonra aynı şekilde azaların yerli yerine geçmesi şarttır. Çünkü bu husus ihtilaflı olarak ya farz, ya vacip, ya da sünnettir.

İmamın getireceği tesbihler, kendisine uyanların takati kadardır. İnsan tek başına kıldığı vakit veya gücü kuvveti gerinde iken, tesbihleri en az miktarı kadar-üç- getirmekten utanması lazımdır. Bilakis beş veya yedi kere söylemesi gerekir.(rukü ve secde tesbihleri)
Secde yapacağı sırada yere ilkin vücudunun en yakın azasını koyar. Yani evvela dizlerini, sonra ellerini, sonra burnunu, sonra da anlını yere koyar. Dizler ve eller yere konurken, sağ tarafta olanlardan başlanılmalıdır. Başını secdeden kaldıracağı vakit, göğe en yakın olanını ilk önce kaldırmalıdır. Yani evvela secdeden anlını kaldırmalıdır.

Ayakta iken secde mahaline bakmalıdır. Rükuda iken ayaklarının üstüne, secde de iken burnunun ucuna, otururken de ellerinin üzerine bakmalıdır. Zira namazda gözleri anlatılan bu yerlere dikip başka yerlere kaymasına mani olunduğunda, namazda kalp ve gönül birliği, huzur ve huşu hasıl olur. Ki Peygamberden de(s.a.v) bu şekilde rivayet edilmiştir.
Yine rükuda iken parmakları açmak, secdede iken kapamak sünnettir. Bunlara riayet etmek gerekiyor. Parmakları açmak ve kapamak faydasız şeyler değildir. Bilakis bunda bir çok faydalar mevcuttur. Ki şeriatın sahibi bu faydaları düşünerek bunların yapılmasını emretmiştir. Şeriatın sahibine(s.a.v) uymaya denk bir fayda bizim için asla olamaz.

Bütün bu hükümler, fıkıh kitaplarında genişçe anlatılmış ve izah edilmiştir. Bunları burada da anlatmaktan gaye, fıkıh ilmine uygun olarak ameller yapmaya teşviktir.

Peygamber Efendimizin Veda Haccında Yaptığı Hutbe

Veda Hutbesi:

Ey insanlar! Sözümü dinleyin. Bilmem ama belki de bu seneden sonra burada sizinle buluşamam… Ey insanlar! Kan ve mallarınız birbirinize haramdır. Tıpkı şu gün, şu ay, şu şehriniz gibi haram… Dikkat edin, cahiliye döneminden ne kaldıysa hepsi ayağımın altındadır. O dönemden kalan her türlü kan davaları da lağvedilmiştir. İlk kaldırılan kan davası da, İbn Rebia bin Haris’in kanıdır. Cahiliye faizleri de iptal edilmiştir. İlk iptal edilip yok sayılan faiz de Abbas bin Abdülmüttalib’inkidir. Çünkü bunların hepsi mülgadır.

İnsanlar! Artık şeytan şu ülkenizde kendisine uyulmaktan ebediyen ümidini kesmiştir. Ama basit sayılan hususlarda olsun yaptıklarınızda ona itaat olunursa bundan memnun olur. O halde din konusunda ondan sakının… İnsanlar! Nesi küfre bir ektir. İnkarcılar, insanları bununla azdırırlar. Yani (haram ayları) bir yıl helal , bir yıl haram sayarlar. Maksadları Allah’ın haram kıldıklarına ilave yapmaktır. Böylece Allah’ın haram kıldığına helal, helal kıldığına da haramlaştırmış olurlar. Zaman döndü dolaştı Allah’ın yeri göğü yarattığı noktaya vardı:

Bir yıl on iki aydır. Bunun dördü haram aydır. Üçü ard arda gelir; Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb-i Murad ise Cemadi ve Şaban arasındadır.

Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Zira siz onları Allah’ın emaneti ile aldınız. Allah adına da onların namusunu kendinize helal kıldınız. Sizin onlar üstünde hakkınız olduğu kadar da, onların sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, döşeğinizi sizden başkalarına çiğnetmemeleri; hoşlanmasınız tabii bu halden.* Bunu yaparlarsa, yaralamıyacak şekilde dövebilirsi niz onları. Ama onların da sizin üzerinizde; maruf şekilde yiyecek ve giyeceklerini temin ödevi vardır.

Aklınızı çalıştırın insanlar, çünkü ben tebliğ ettim. Ve size öyle iki şey bıraktım ki; onlara tutunursanız sapmazsınız; Allah’ın kitabı ve Resulullah’ın Sünneti.

Ey Nas! Dinleyin ve itaat edin. Hatta, Allah’ın kitabını aranızda uyguladığı müddetçe; kıvırcık saçlı bir köle başınıza tayin edilse bile…

Kölelerinize de dikkat edin!.. Onlara kendi yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Hataen suç işlerlerse onları bağışlayın. Ya da satın, ama eziyet etmeyin sakın.

Ey Nas! Sözümü iyi dinleyip, anlayın. Anlayın ki; her Müslüman birbirinin kardeşidir. Tüm Müslümanlar kardeştir. O halde bir kişiye kardeşinin malı helal olmaz. Ancak, gönül rızası ile verirse o ayrı… Siz nefsinize de zulüm etmeyin. Ya Rab! Tebliğ ettim mi?..

Yarın Rabbinizin huzuruna çıkacaksınız. Sakın benden sonra geri dönüp, birbirinizin boynunu vurmaya başlamayın terar…

Dikkat edin, burada bulunalar bulunmayanlara duyursunlar bunları. Ne belli, bekli de işitenden daha iyi kavrayacaktır duymayan biri… Bakın size benden sorulsa ne diyeceksiniz?

Dediler ki: Şahidlik edeceğiz ki; sen bize tebliğ vazifeni eda ettin ve bize güzel öğüt verdin. Şehadet parmağı yukarıda şöyle dedi O da: Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!.


*Burada, yanlarına girmesini hoş görmediğiniz demektir. Yoksa, zina kastedilmiyor.


Fıkhu’ssiyre\Ramazan El-Buti
Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a, selam ve dua Peygamberimiz(s.a.v)’in ve bütün Peygamberlerin üzerine olsun


Bir de İbrahim’in şöyle dediği vakti hatırla:

“Rabbim! Bu beldeyi güvenilir kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak bulundur! Rabbim! çünkü o putlar insanlardan bir çoğunu şaşırttılar. Bundan böyle kim benim izimden gelirse, işte o bendendir, kim de bana isyan ederse, artık Sen çok bağışlayıcı ve çok merhametlisin! Rabbim! Beni namazı devamlı kılan kul eyle, zürriyetimden gelenleride... ey Rabbimiz! Duamı kabul buyur!” 14/35-36-40


Hani Lokman oğluna Nasihat ederken şöyle demişti:

“Yavruğucum! Allah’a ortak koşma, çünkü şirk çok büyük bir zulümdür! Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, bir kaya içinde veya göklerde veya yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir mizana koyar; çünkü Allah en ince detayları bilir ve her şeyden haberdardır! Yavrucuğum! Namazı, kıl iyiliği emret ve kötülükten sakındır. Başına gelene sabret; çünkü bunlar çok önemli işlerdendir. Böbürlenip kibirlenerek insanlardan yüz çevirme! Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah övünen, kurulup kası- lan hiç kimseyi sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol, sesini alçaktan al; çünkü seslerin en çirkini şüphesiz ki eşeklerin sesidir.”31/13-16-17-18-19

Şeyh Edebali’in Osman Bey’e nasihatı:

Oğul, İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun.
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın.
Ama: Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.
Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancini kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme.
Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbeti itibar olmaz.
Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itibarını kaybedene.
Unutma ki! Yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma, yılgınlık gösterme.
Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
"Ey oğul! Artık Beysin...
Bundan sonra öfke bize, gönül almak sana...
Suçlamak bize, katlanmak sana... Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görme sana...
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana...
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana...
Ey oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz...
Şunu da unutma: İnsani yaşat ki devlet yaşasın.
Ey oğul! Yükün ağır, işin çetin gücün kula bağlı.
Allahü Teala yardımcın olsun!"

14 Kasım, 2006

Kısa Bir Haber

Dergimizin yeni sayısı inşallah yakında hazır olacak. İsteğim, Rab'bimin hoşnutluğunu kazandıracak hayırlı ve faydalı şeyler sunmaktır. Gayret benden tevfik Allah'tan...

Delikız

08 Kasım, 2006

Böyle Bir Hayatı Yaşamak

Biraz önce dışarıdan kulağıma patlama sesleri geldi. İçimi bir korku sardı, Filistin, Irak, Lübnan ve daha bugün Gazze'de olan kardeşlerim geldi hemen aklıma. Benim duyduğum bu sesler, düğün, bayram yada bilmem ne sebepten dolayı havaya atılan havai fişeğinin sesiydi. İnsanların eğlenmek için dünyanın parası vererek yaptıkları, havaya attıkları bir bombanın sesi. Böyle olduğunu bildiğim halde yinede korktum. Gerçek bir bombanın sesini hiç duymadım, bunun gerçek olmadığını bildiğim halde yinede korktum. Evimin tepesine inmiyeceğini bildiğim halde yinede korktum. Bana her hangi bir zarar vermiyeceğini bildiğim halde yinede korktum. Ve düşündüm!!! Ya kardeşlerim ne yapıyor? Hiç beklemedikleri bir anda (çarşıda, işte, okulda, evde, veya uykuda) bu sesi duyduklarında. Onların duyduğu bu sesler gerçek bir bombaya ait ve kiminin evinin tepesine kiminin bedenine isabet eden gerçek bombalar... Onların korkusunu ben asla bilemem... Çünkü havai fişeğinin sesi dışında başka bir ses duymadım çok şükür ki

Böyle bir hayatı yaşamak nasıl bişey Rab'bım, her gün kargaşa, her gün acı, her gün yokluk ve her gün savaş. İnsanlar, neredeyse hiç denecek kadar az "huzur" buluyorlar yaşadıkları böyle bir hayat'ta. Ben bunu sadece bu gecemi hatırladım, bombanın benim evimede düşebileceğini düşündüğümde.
Hayır, Elhamdülillah ki hayır. Her dua'mda değil. Çünki bazen tembellik edip yada zaman olmadığı için yada çok kısa bişeyler söylediğim, zamanların dışında, Allah şahid ki onları hiç unutmuyorum. Ve Allah'ın izniyle hiç zamanda unutmıcam. Benim başıma da aynı şeyin gelebileceği ihtimalının dışında. Onları sevdiğim için...

Böyle bir hayatı yaşamak nasıl bişey Rabbım,
Ben bunu bilmiyorum senin lütfunla Rab'bım
Ve kardeşlerimin de bilmesini yada yaşamasını istemiyorum Rab'bım

Delikız

16 Eylül, 2006

Ramazan Azığımız

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu müba- rek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.



Oruç Hakkında Bazı Bilgiler:

Oruç ile mükellef olmak için İslam, akıl, bulüğ şarttır.
Orucun edasının farz olması için sıhat ve ikamet şarttır.
Oruçlu kimsenin abdest alırken, ağzına ve burnuna su almakta mübalağa göstermesi, mesela:ağzını su ile doldurup bu suyu ağzında fazla tutması mekruhtur.
Dişler arasında kalan taam yutulsa bakılır: eğer az bir şey ise orucu bozmaz, fakat çok ise bozar. Nohut tanesinden ufak olan şey az, nohut tanesi kadar olan şeyde çok sayılır.
Vücudun gözeneklerinden içeriye nüfuz eden şeyler orucu bozmaz. Vücuda sürülen yağ veya yıkanılıp soğukluğu içeri nüfuz eden su. Göze dökülen ilaç da orucu bozmaz. Çünkü bunların böyle içeriye nüfuzu gözenek vasıtasiledir.
Ramazan orucundan başka hiçbir orucun bozulmasından dolayı kefaret (iki ay oruc tutmak) lazım gelmez.
Bozulan her hangi bir nafile orucun kazası lazım gelir.

Orucun Sünnetleri:
1.Sahuru geç yapmak.
2.İftarı hurma veya su ile namazdan önce ve acele ile yapmak.
3.Zevalden önce misvak kullanmamak.
4.Ramazan ayında cömert olmak.
5.Kur’an’ı çok okumak.
6.İtikafa girmek.


MİNİ TEST:
1-)Ramazan ayında, her gün için ayrı niyet etmek, farz oruç için nedir?
a)Sünnet b)Müstehap c)Farz d)Vacip
2-)Aşağıdakilerden hangisi orucu bozar?
a)Kasten kusmak b)Unutarak bir şeyi yemek, içmek b)Mazmazadan sonra ağızda kalan yaşlılık d)Kan aldırmak
3-)Aşağıdakilerden hangisi orucu bozmaz?
a)Uyku halinde yemek içmek b)Unutarak yiyene, hatırlatığın halde devam etmesi c)Dişler arasında kalan susam ve buğdayı yutmak d)Burna ve kulağa akıtılan ilaç
4-)Oruç tutacak kişinin sahur yemeği yemesi nedir?
a)Sünnet b)Müstehap c)Nafile d)Vacip
5-)Ramazan ayında çok Kuran okumak nedir?
a)Farz b)Mekruh c)Caiz d)Sünnet
Cevaplar:3)c 5)d 1)c 4)b 2)a

Hoş Geldin Ramazan

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd alemlerin Rabbine, selamlar ve dualar, Peygamberlerin sonuncusuna ve bütün Peygamberlerin üzerine olsun.




Biz o Kuran’ı Kadir gecesinde indirdik!
Sen Kadir gecesinin ne olduğunu biliyor musun?
Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
O gece Melekler ve Cebrail, takdir edilmiş işleri düzenlemek üzere, Rablerinin izniyle inerler.
O gece tan yeri ağırıncaya kadar esenliklerle doludur. (Kadir süresi)






Ey iman edenler! Oruç üzerinize farz kılındı; nitekim sizden evvelkilere de farz kılınmıştı. Umulur ki sakınırsınız.2/183

O Ramazan ayı, ki, insanları hidayete ulaştıran Kuran, hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık ayetler halinde onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya yetişirse oruç tutsun… 2/185





Mümin’in gözü aydın, ki, Ramazan kapımızda. Bizi Ramazan’a ulaştıran Rabbimize hamd olsun. Sevdiklerimizle birlikte, sıhat ve huzur içinde bu güzel ayı geçirmeyi Rabbim bize ve ümmeti Muhammed’e nasip etsin.
Bu sayıda neredeyse sadece Ramazan var. Elimden geldiğince güzel olsası için uğraştım. Bu güzel ayın bereketi dergide de olsun istedim. Ne kadar başara bildim bilmiyorum. Artık takdir sizin.
Rahmet ve bereket ayının niyetlerinden, Allah’ın acze ve celle inayetiyle ben, ailem, sizler ve bütün kardeşlerim inşallah faydalana biliriz. Rabbim, Ramazanın rahmetini, bereketini ve feyzini gelecek Ramazana kadar kalbimizde muhafaza etsin. Hayırlı Ramazanlar.






Mübarek Ramazan ayı geldiği zaman, cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kilitlenir. Şeytanlar bağlanır ve bir tellal şöyle bağırır: Ey hayrı arayan kimse! Gel! Ey şerri arayan vazgeç.(Tirmizi)

Ramazan ayı hariç, Resulullah hiç bir ayda tamamen oruç tutmamıştır. (hz. Aişe’den)



Her sevab’a on misli yazılır; ta yediyüz misline kadar çıkar. Ancak oruç, o ise benimdir ve onun karşılığında kulumun mükafatını veririm.(Müslim ve Buhari)
Allah Teala Kuran’da da şöyle buyurmaktadır: “Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir”zümer/10
Oruç ise sabrın yarısıdır. Onun sevabı takdir ve hesap ölçülerinin üstündedir. Orucun faziletini bilmek hususunda Hz. Peygamber’in şu hadisi zannedersem kafidir: “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır: ‘kulum ancak şehvetini, yiyeceğini ve içeceğini benim için terk et mektedir. Bu bakımdan oruç benim içindir ve onun mükafatını ben veririm.”(Müslim ve Buhari)


Oruçluya iki türlü sevinç vardır: a) İftar ettiği zaman sevinir, b) Allah’a kavuştuğu zaman sevinir.(Müslim ve Buhari)


Leys, mücahid’den ‘ iki haslet vardır. Onların ikisi de orucu bozar: a)Gıybet b)Yalan’ dediği rivayet edilmektedir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Oruç mümin için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, fahiş konuşmasın, cahil ce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse, desin ki: (Ben oruçluyum, ben oruçluyum.)”(Buhari ve Müslim)

Ramazan’ın son on günü geldiğinde Hz. Peygamber, yatağını katlar, elbisesini giyer, daha fazla ibadet etmeye hazırlanırdı. Ailesine de aynı şeyi emrederdi.(Buhari ve Müslim)


1

04 Eylül, 2006

Ramazan kapıda:)

Müminin gözü aydın! Ramazana yirmi gün var. Kısmet olurda, ulaşırız inşallah "bin aydan hayırlı" olan aya. Sadece ulaşmış olmak yetmez tabi, onu razı olarak da göndermek gerekir. Allah'ım bize yardım ette, Ramazanı giderken gönlü bizde olarak uğurlayalım. Bunun içinde, her zamankinden fazla Kuran okumamız, yaa sabır dememiz, duymamamız ve görmememiz gerekiyor.
Allah'ım Filistin'de Irak'ta Beyrut'ta ve dünyanın her neresinde ise(maddi ve manevi ne sıkıntısı varsa) kardeşime yardım et. Ben onları izninle unutmuyorum Sen hiç unutmassın.
Dergimi hazırlamaya çalışıyorum.İnşallah güzel ve faydalı olur.

delikız

11 Ağustos, 2006

PEYGAMBERİMİZ'İN ŞEMAİLİ

Yürüyüş Tarzı: Hazreti Peygamber; yürürken ayaklarını sürümezler, adımlarını atarken yerden sertçe kaldırılardı. Hareket halin de iken sağa sola sallanmazlar, inişli yokuşlu engebeli bir arazı de yürürcesine hafifçe önlerine eğilirlerdi. Dimdik durup göğüslerini kabartarak yürümedikleri gibi, koşar adımlarla yürürcesine hızlıda yürümezlerdi. Fakat Allah’ın kendilerine bir lutfü olarak, uzun mesafeleri kısa zamanda katederlerdi.

Gülüş Tarzları: Peygamber Efendimiz, yaradılıştan beşuş çehreli, güleç yüzlü idi. Tebessüm denen “gülümseme”, Onun mübarek yüzünden hiç eksik olmazdı. En sıkıntılı anların da bile, üzüntülerini belli etmezler, yanındakilerin içlerini karartacak bir tavır sergilemezlerdi. Bilhassa sevdikleri kimselerle karşılaştıkların da, öylesine tebessüm ederlerdi ki, böyle anlarda yüzleri ay gibi parlardı. Hz. Aişe validemiz Peygamberimizin gülüş tarzlarını şu şekilde anlatmışlardır: “Resulullah Efendimizin, küçük dili gözükecek şekilde, kendinden geçercesine güldüklerini hiç görmedim. Onun gülüşü tebessüm şeklin de idi”.

Hayası: Peygamber Efendimiz, haya duygusu bakımından da eşsizdi. O, insanların en utangacı idi. Ashab-ı kiram, Onun utangaçlık halini ifade edebilmek için ortak bir ifade kullanmışlardır: “Resul-i Ekrem Efendimiz, duvağına bürünmüş gelinlik kızdan daha utangaçtı!..”
Peygamberimiz “Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir” buyurmuştur. Haya örtüsüne bürünmüş kadın, topluluk içinde bir disiplin unsurudur. Davranışların da daha hassas, tavırların da daha titiz, hareketlerin de daha ölçülü olan kadınların bulunduğu topluluklar da gevşeme ve çözülme gözükmez.

Hz. Peygamber’in Ashabının Hayası: Resulullah Hz. Aişe ile beraber otururken, Hz. Ebu Bekir müsaade istedi ve içeri girdi. Sonra Hz. Ömer izin istedi ve içeri girdi. Daha sonra da Sad bin Malik izin istedi. Oda içeri girdi. Bunlardan sonra Hz. Osman da izin istedi. Resulullah içerdekilerle gömleksiz bir vaziyette konuşurken, Hz. Osman izin isteyince, Peygamber gömleğiyle üzerini örtü ve bundan sonra Osman da içeri girdi. Konuştular ve sonra çıkıp gittiler. Onların çıktığını gören Hz. Aişe: “Ya Resulallah, Hz. Osman’dan çekindiğin kadar, Hz. Ebu Bekir ve Ömer’den çekinmediğini gördüm. Sebebi ne ola ki?” diye sordu. Resulullah’da: Osman çok hayalı bir kimsedir. İçeri girdiğin de biraz önceki hal üzere bulunsadım, o meselesini bana açmazdı. İşte bundan korktum buyurdu.

04 Ağustos, 2006

Cevap Verin Bakalım

EĞER/ İbrahim Sadri

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca bir kaç günlüğüne çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı… Biliyorum ama, böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Gerçekten evinizde Ona hizmet etmekten alacağınız hazzı. Fakat söyleyin bana, Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, Onu kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa Onu içeriye almadan önce, aceleyle, bazı dergileri gazeteleri çarçabuk saklayıp yerine Kuran’ı mı koyacaksınız. Peki hala amerikan filmlerini seyredecek misiniz televizyonda? Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle, O size kızmadan önce.
Kimbilir? Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz, hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi… Peki ya dünya lık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine, ortalığa kitaplığınızın raflarında tozlanmış, hadis kitaplarını mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, sağa sola mı koşturacaksınız? Merak ediyorum: Eğer Peygamber Efendimiz, birkaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa, yapmaya devam edecekmisiniz, her zaman yaptığınız şeyleri? Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı? Her yemekten sonra sofra duası etmeyi, yine zor mu bulacaksınız? Hiç yüzünüzü asmadan, oflayıp puflamadan, her vakit namazınızı kılacak mısınız? Ya sabah namazı için, sıcak yatağınızdan, erkenden fırlayacak mısınız? Peki ya yine mırıldanacak mısınız, her zaman söylediğiniz şarkıları? Ve okuyacak mısınız, her zaman okuduğunuz kitapları? Peki bilmesine izin verecek misiniz? Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri, yoksa hiç bilmemesini mi
isterdiniz? Şöyle diyelim ya da: gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz peygamberi de? Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?
Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını istermisiniz sizinle? Sonsuza dek hep birlikte… Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız? Ziyareti bitip gittiğinde, gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi? Bilmek ve düşünmek, Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse yapacağınız şeyleri… Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne ani den çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı…

30 Temmuz, 2006

Bağış ve Teşekküre Dair/ Bostan'dan

Allah, geceyi dinlenmen, gündüzü çalışman için yarattı. Ay geceyi, güneş gündüzü parlatır. Güneşin ışıkları baharı bir sofra gibi açar önümüze. Rüzgar, yağmur, kar, bulut, kılıç gibi parlayan şimşek, hepsi, ektiğin tohumun yeşermesi ve nimet olarak sana ulaşması yolunda sana hizmet görüyor, Allah’ın buyruğuna uyuyor.
Bulut bir saka gibi sana su taşıyor, susuz kalırım diye kaygılanma. Gözlerini, burnunu ve dimağını keyiflendirmek için, topraktan renkler, kokular ve yiyecekler çıkarıyor Büyük Sanatkar. Zehirli bir böceğin eliyle şeker gibi lezzetli ve tatlı bir gıdayı, dalı gönderiyor sofrana. Havadan kudret helvası yaratıyor. Ağaçtan hurma, hurmadan çekirdek çıkarıyor. Güneş, ay ve ülker, kainat sarayını aydınlatıyor birer kandil olarak. Senin için dikenden gül, yağdan misk, topraktan maden, madenden altın, odun gibi kuru bir ağaçtan taze ve yemyeşil yaprak var ediyor. Göz ve kaşlarını kudret eliyle dokudu. Kendi eliyle nakşediyor onları, mahrem oldukları, mahrem olanın yabancıya bırakılmaması gerektiği için. Gücü sonsuz olan Allah, binbir çeşit nimetle, nazla besliyor varlıklarını.Tüm can ve yüreğimizle, her an her solukta O’na şükretmemiz gerekiyor.


Ey Şani Yüce Allah’ım! Yüreğime kan oturdu, gözlerim yara içinde kaldı, bize yaptığın sonsuz bağışları anlatmaya dilim elvermiyor, gücüm tükeniyor. Yerdeki yırtıcılar ve karıncalar ve denizlerdeki balıklar değil sadece, göklerdeki meleklerin tümü, sana şükür yolunda çok az kalır.

Ey Sadi! Sonu olmayan bir yola girdin, güçsüzlüğünü göster, haddini bil!

15 Temmuz, 2006

İmam-ı Rabbani Hazretleri Buyurdu ki :

Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk’a kavuşamaz. Ehlin gönlü için (ailenin gönlünü almak için) günah işle- lemek ahmaklıktır. Farzı bırakıp, nafile ibadetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir. Gına sahiplerinin yani zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.
İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allah-ü Teala’nın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yo-lunda ilerlemektir. Kalbin tasfiyesi(temizlenmesi); İslamiyet’e uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid’atlerden kaçmakla ve nefse tatlı ge-len şeylerden sakınmakla olur. Zikr ve rehberi, doğru yolu gösteren alimi sevmek bunu kolaylaştırır. Kalbin bir çok şeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir şey içindir. Oda nefstir. Kafirlere kıymet vermek, Müslümanlığı aşağılamak olur. Kelime-i tevhid; putlara ibadeti bıra-kıp, Hak Teala’ya ibadet etmek demektir. Küfür, nefs-i emmarenin isteklerinden hasıl olur. Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermek tir. Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmaya başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar. Büyükleri sevmek, saadetin sermayesidir. Muhabbete müdahane, gevşeklik sığmaz. Nefs bir kötülük deposudur.( nefis kötülük deposudur, nefis kötülük deposudur) Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaç- mak daha sevaptır. (günahtan kaçmak daha sevaptır) Rezzak olan Allah Teala, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır. Saadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır. Saadet-i ebediye ye kavuşmak, peygamberlere uymaya bağlıdır. Sohbeti ganimet bilmelidir. (sohbeti ganimet bil, sohbeti ganimet bil) Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin ve kemallerin üstüdür. Sünnet ile bid’at birbirinin zıd- dıdır. Birini yapınca öteki yok olur. Zahid, dünya’ya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır. Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevaptır. Salih ameller İslam’ın beş şartıdır. Salih amelleri yapmadan kalp sela- mete kavuşmaz.(Salih amel yapmadan kalp selamete kavuşmaz) Cennet ile Cehennem’den başka ebedi bir yer yoktur. Cennet’e girmek için iman ve dinin emirlerine uymak lazımdır. Dünyayı maksat edinmemeli. Dünya, nefs’in arzularına yardımcıdır. Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünya’ya düşkün, olmak günahların başıdır. Dünya’ya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünya’ya düşkün olmamanın ilacı, İslamiyet’e uymaktır.
Bu zamanda dünyayı terk etmek çok zordur. Dünyayı terk lazımdır. Hakikaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki; ahirette kur tulabilsin. Hükmen terk etmekte büyük nimettir. Bu’da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dinin hududundan dışarıya taşmamak- la olur. Dünyayı terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahların zaruret miktarından fazlasını terktir. Bu çok iyidir. İkincisi, haramları ve şüphelileri terk edip yalnızca mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir. Tesdih okumak(sübhanellah demek), tövbenin anahtarı hatta özüdür. Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lazımdır. İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir.( İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir) Yani Allah Teala’ya ibadet ve taat etmektir. Gençlik zamanında dinin emirlerine uymak, dünya ve ahiret nimetlerinin en üstünüdür. Annenin yavrusuna faydası olmadığı(annenin yavrusundan kaçacağı) kiyamet günü için, hazırlık yap-mayana yazıklar olsun! Ayeti kerimede mea-len; “Vallahu basirun= Allah onların ne yaptıklarını görmektedir” buyruldu. Allah-ü Teala her şeyi gördüğü halde,(insanlar) çirkin işleri yaparlar. Aşağı bir kimsenin bile bu işleri gördüğünü bilseler vazgeçerler, yapmazlar. Bun- lar ya Hak Teala’nın görmesine inanmıyorlar, yahut O’nun görmesine kıymet vermiyorlar. İmanı olana her ikiside yakışmaz. Velilerin hiç biri, peygamber mertebesine varamaz. Velilerin hiç biri, sahabe mertebesine çıkamaz. İhlas ile yapılan küçük bir iş, senelerce yapılan ibadetler gibi kazanç(sevap) hasıl eder. Her ibadeti seve seve yapmalı, kul hakkına dokunmamaya, hakkı olanlara hakkını ödemeğe titiz- likle çalışmalıdır. Dünyanın vefasızlıkta eşi yoktur, dünyayı isteyenler de alçaklıkta ve bahilikte(cimrilikte) meşhurdur. Aziz ömrünü, bu vefasızın ve değersizin peşinde harcayanlara yazıklar ve korkular olsun. Gençlik çağının kıymetini biliniz!(GENÇLİK ÇAĞININ KIY- METİNİ BİLİNİZ!) Bu kıymetli günlerinizde, İslamiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız! Kiymetli ömrünüzü fayda- sız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.
İnsanlar riyazet(nefsin isteklerini kırma, perhiz) deyince, açlık çekmeyi ve oruç tutmayı anladılar. Halbuki, dinimizin emrettiği ka- dar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha faydalıdır. Bir kimsenin önüne, lezzetli tatlı yemekler konsa, işti- hası olduğu halde ve hepsini yemek istediği halde, dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve diğer ri- yazetlerden çok üstündür. Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan çok daha faydalıdır.
Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir.(Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek FELAKETTİR! FELAKETTİR! FELAKETTİR!) Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel, ihlas. Ölülere dua ve istiğfar etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdatlarına yetişmek lazımdır. Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insan- lara yaranmak için Allah’ü Teala’yı bırakmak ahmaklıktır. Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zan etmemeli, nefse güç ve acı gelenle- ri de şekavet(eşkıyalık) ve felaket sanmamalıdır. Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allah’ü Teala’nın beğendiği şeyleri yapma- ya çalışmalıdır. İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Alah’ü Teala’ya en çok yaklaştıran şey namazdır. (Allah’ü Teala’ ya en çok yaklaştıran şey NAMAZDIR! NAMAZDIR! NAMAZDIR!) Cahillerin, büyüklere dil uzatmalarına sebeb olmayınız! Her işinizin İs- lamıyet’e uygun olması için, Allah’ü Teala’ya yalvarınız. Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır. İhsan sa- hibinin kapısı çalınınca açılır. Gönül dalgınlığının ilacı: gönlünü Allah’ü Teala’ya vermiş olanların sohbetidir. Dünya hayatı pek kısadır. Bunu en lüzumlu şeyde kullanmak gerekir. Bu en lüzumlu şeyde, kalbini toparlamış olanların yanında bulunmaktır. Hiçbir şey sohbet gibi faydalı olmaz.

14 Temmuz, 2006

Bitkilerle Tedavi Yöntemleri

Adaçayı
Türü: Bitki
Hastalık: Nefes darlığı
Tedavi: Adaçayı sinirli otla beraber kaynatılıp
içilmeye devam edilirse nefes darlığına faydalıdır.
Yan Tesiri: Ölçü yüksek tutulduğunda mideye za-
rar verebilir.
Papatya
Türü: Çiçek
Hastalık: Mide rahatsızlıkları
Tedavi: Ülser, Gastirit, Papatya kantaronla beraber kay-
natılıp balla tatlandırılıp içilmeye devam edilirse fayda-
lıdır.
Yan Tesiri: Uzunca bir süre kullanılırsa baş dönmesi,
sinir bozukluğuna sebep olabilir. Bir aydan fazla kulla-
nılmamalı.

Rezene
Türü: Bitki
Hastalık: Tıkanık damar açıcı
Tedavi: Rezene kaynatılıp balla tadlandırılarak içilmeye
devam edilirse,karaciğer damarlarını açar

11 Temmuz, 2006

Hz.Ali

Aşırı isteklerine köle
olan insan ömür boyu
tutsaktır.

Hz.Osman

Kalıcı olanı geçici olana
tercih ediniz. Kuşkusuz
dünya sona erecek ve
dönüş Allah'a olacaktır.

Hz. Ömer

Allah'a karşı sorumluluk
bilincinde olanları dost
edin.

Hz. Ebubekir

Yöneticin dahi olsa,
ondan hakkını almak
istediğin gibi sende
onun hakkını ver.

Hz. Muhammed as.

Kişinin lüzumsuz şeyleri terk etmesi,
müslümanlığının güzelliğindendir.

01 Temmuz, 2006

doğru söze...

Ok hedefi vurmadığında, okçu başkasını
değil kendini suçlar. Bilge kişide aynı bu
şekilde davranır.

Konfüçyüs

Siz kendinize inanın, başkalarıda
size inanacaktır.

Goethe

26 Haziran, 2006

ŞEHVAR

Şehvar benim dergimin ve blog'un adı, anlamı İnci, Farsça. İnci'nin Arapçası Lülü, İngilizcesi pearl, Fransızcası perle, Almancası perte

Delikız

19 Haziran, 2006

PEYGAMBERİMİZ'İN ŞEMAİLİ

Güzel Ahlakı:Peygamber Efendimizin insanlığa gönderiliş sebebi, kendi ifadeleri ile “güzel ahlakı tamamlamak” yani insanlığın iç mimarisini ıslah etmek içindir.
Resülullah Efendimiz; her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve alçak gönüllü idiler. Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten gelir kendisinden beklentisi olan kimseleri asla hayal kırıklığına uğratmaz ve onları, isteklerinden tamamen mahrum bırakmazdı.
Üç şeyden titizlikle uzak dururlardı: Ağız kavgası, boş boğazlık ve malayanı!. Şu üç husustanda titizlikle sakınırlardı: Hiç kimseyi kötülemezler, kınamaz ve hiç kimsenin aybı ile gizli taraflarını öğrenmeye çalışmazlardı.

Giyim Tarzı: “Peygamber efendimiz bize; elde edebildiğimizin en iyisini giymemizi ve bulabildiğimiz en hoş kokuları sürmemizi emrederdi”
Hazreti Peygamber’in kıyafetleri şu parça ve çeşitlerden oluşmaktadır: Başlarına sarık sararlardı.Üstlerine giydikleri elbiseleri de -umumiyetle- iki parça olup; üst parçalarına riba, alt parçalarına ise izar denirdi.Kamis ismi verilen önü kapalı entari gibi uzun gömlek giymeyi ise daha fazla tercih ederlerdi. Gerektiği zaman bunların üzerine; cübbe, aba, bürde gibi adlar verilen hırka nev’in den bir kıyafet giydikleride olurdu. Ayaklarına giydikleri ayakkabı çeşidi ise; na’leyn adı verilen sandal tipi pabuçla, huffeyn denen potin veya mest tipi ayakkabılardır. Resulullah Efendimiz giydikleri elbisede her hangi bir renk üzerinde ısrar etmemişlerdir. Beyaz, siyah, sarı, yeşil ve kırmızı renklerden yapılmış elbiseleri çeşitli zamanlarda giymişlerdir. Kendileri iklim icabı beyaz rengi tercih ederlerdi. Pamuktan yapılmış giyecekler yanında yünden yapılmış giyecekler giydikleride olmuştur.
Hazreti Peygamber, cuma ve bayramlarda , yerli ve yabancı heyetleri kabul ettikleri zamanlarda, resmi kıyafet diyebileceğimiz özel bir kıyafet de kullanmışlardır. Peygamber Efendimiz, yeme ve içmede olduğu gibi, giyinmede de şu hususların titizlikle dikkatten uzak tutulmamasını tavsiye etmişlerdir: “Ey Müminler gönlünüzce yiyiniz, içiniz, giyininiz ve Allah yolunda sarfediniz. Ancak israfa veya kibir ve gurura kaçmayınız.”

Konuşma Tarzları: Söze, Allah’ın adını söyleyerek başlar ve yine Onun ismini anarak konuşmasını bitirirlerdi. Az söz ile çok mana ifade edecek şekilde konuşurlardı; cevamiul-kelim idiler. Mübarek sözlerinin hepsi bir gerçeği ifade ederdi. Sözlerinde ne bir fazlalık, ne de bir eksiklik olurdu. Konuşurken muhatabına ne kaba davranır, ne de hakaret ederdi.

Ali Yardım/"Peygamberimiz'in Şemaili" Kitabından

15 Haziran, 2006

Kıssa'dan Hisse

Gözyaşları Çok Değerlidir/Mesnevi'den

Günde beş kere kul; “Namaza gel de gözyaşı dök, sızlan.” diye çağrılır, davet edilir.

Müezzinin; “Haydi felaha! Haydi kurtuluşa!” diye nida edişi var ya; işte o kurtuluş, bu ağlayış, bu sızlanıştır.
Sen kimi gamla hastalandırmak istersen, onun gönlüne ağlayış yolunu kapatır, gözyaşlarını kurutursun. O ağlamaz hale gelir.
Bu süretle, gözyaşı dökmediği için, belayı bef’eden bulunmaz bela da, gam da, keder de gelir, gönle yerleşir. Çünkü artık onun sız lanma, gözyaşı dökme şefaatçisi yoktur.
Allah’ım! Birisini beladan kurtarmak ister isen, gönlüne sızlanmayı, yalvarmayı ihsan eder, gözyaşlarına yol açarsın.
Kur’an-ı Kerim’de şiddetli, çetin azaba uğrayan ümmetler hakkında dedin ki:

“Onlar, tevbe ve istiğfardan geri kaldılar,ağlayıp sızlanmadılar ki, bela onlardan yüz çevirsin,savuşsun gitsin.”
Ağlamadıkları için gönülleri katılaştı. İşledikleri günahlar, kendilerine ibadet gibi görünüyordu.

İnatçı kişi, kendisini suçlu bilmedikçe, nasıl olur da gözleri yaşarır?

Ağlayıp sızlanmanın, Allah’ın nazarında değeri, kadri kıymeti vardır. Ağlayıp sızlanmadaki değer, başka nerede vardır?

Ey ümit, sen şimdi belini sıkıca bağla; ey ağlayan sen de kalk, durma gül.
Çünkü büyük Allah, üstünlük bakımından gözyaşını şehitlerin kanları ile bir tutmaktadır.

14 Haziran, 2006

Tutulacak Öğütler

Hz.Muhammed
Kişinin lüzumsuz şeyleri terk etmesi,
Müslümanlığının güzelliğindendir.

Hz.Ebubekir
Yöneticin dahi olsa, ondan hakkını
almak istediğin gibi sende onun
hakkını ver.

Hz.Ömer
Allah'a karşı sorumluluk bilincinde
olanları dost .

Hz.Osman
Kalıcı olanı geçici olana tercih ediniz,
kuşkusuz dünya sona erecek ve dönüş
Allah'a olacaktır.

Hz.Ali
Aşırı isteklerine köle olan insan
ömür boyu tutsaktır.

11 Haziran, 2006

İLMİHAL

NAMAZ HAKKINDADIR

Malumdur’ki Allah Teala’yı tevhid,yani Onun varlığını, birliğini bilip tasdik etmek en büyük bir farizadır. Bundan sonra farzların en büyüğü, en mühimi namazdır.Namaz imanın alameti, kalbin nurudur, ruhun kuvvetidir, Müminin miracıdır.Mümin bu sayede Hak-Teala’nın manevi huzuruna yükselir.Allah azze ve celle ile rabıtaya geçerek huzura erer.
Bütün hakiki dinler, insanlara namaz kılmalarını emr etmişlerdir.Sevgili Peygamberimiz as. ilk bisetlerinden itibaren namaz kılma kla mükellef bulunmuştu.Biri güneşin doğmasından evvel, diğeride güneşin batmasından sonra olmak üzere iki vakitti. Sonra Mirac gecesinde beş vakit olarak farz olmuştur.Kuran da ve Hadislerde namaza dair bir çok emirler ve tavsiyeler vardır ki, bütün bunlar İslam dininde namaza ne kadar büyük bir ehemmiyet verdiğini gösterir.Ayet’te “Resul’üm! Sana Vahy olunan Kuran ayetlerini güz-elce oku ve namazı erkan ve adabına riayetle kıl, şüphe yok ki namaz; edebe namusa uygun olmayan şeylerden, çirkin görülen işler-den meneder.Her halde Allah Teala’ın zikri –her ibadetten- daha büyüktür.Allah Teala bütün işlediklerinizi bilir.” Namaz ise büyük bir zikirdir. Bir Hadis’tede “Namaz dinin direğidir.” buyurmuştur Peygamberimiz as.
Namaz akıl, baliğ olan her Müslüman için muayyen vakitlerde eda etmesi gereken mühim bir farizadır.Müslümanlar yedi yaşına girmiş çocuklarını namaza alıştırmakla mükelleftir. On yaşına girdiği halde namaza başlamayan çocuğun, velisi tarafından (üç tokat tan ziyade olmamak üzere) el ile hafifçe dövmesi lazım gelir.İnsan bir kere düşünmeli, her an Allah Teala’nın binlerce nimetlerine, inayetlerine nail olmaktadır.Öyle Kerim, Rahim olan mabu’dumuzun nihayetsiz afiyetlerine karşı teşekkürde bulunmak icad etmez mi?. İşte insan, namaz yoluyla bu şükran borcunu ödemeye, mabudunun lütuflarını, nimetlerini nezih bir lisan ile yad ederek kulluk vazifesini yerine getirmeye çalışmış olur.

Namaza Dair Bazı Tabirler:

Salat: Namaz demektir.Salat lügatta dua manasındadır.
Tekbir: Allahü ekber demektir.
Kıyam: Ayakta durmaktır.
Kıraat: Kur’anı Kerimden bir miktar okumaktır.
Rüku: Lügatta eğilmek demektir.Lisanı şeriatta; namazda kıraatten sonra eğilerek baş ile arkaya düz bir vaziyet vermektir.
Kavame: Rüku’dan kıyama kalkıp bir kere “Sübhane Rabbiyelazim” diyecek kadar durmaktır.
Secde: Namaz kılarken eğilerek yüzün bir miktarını Hak Teala’ya tazim için yere koymaktır.
Celse: İki secde arasında bir defa “sübhane Rabbiyelazim” denilecek kadar oturmaktır.
Ka’de: Namazda teşehhüt için, yani “ettehiyyatü”yü okumak için oturmaktır.
Rek’at: Namazın bölüklerinden her biri demektir.

Namazın farzları:

Namazın farzları onikidir.Bunların altısı daha namaza başlamadan önce yapılması gereken farzlardır.

- Hadesten taharet
2- Necasetten taharet
3- Setri avret
4- Kibleyi istikbal
5- Vakit
6- Niyet

Diğer altısı da, namazın başlanğıcından itibaren bulunması gereken farzlardır.

1- İftitah tekbiri
2- Kıyam
3- Kıraat
4- Rüku
5-Sücud
6- Kaide-i ahire(son oturuş) Devam edecek

MİNİ TEST:

1-)İman kelimesinin anlamı aşağıdakilerin hangisidir?
a)Bilmek b)Tasdik etmek c)Anlamak d)Bağlanmak
2-)Beş büyük peygamberden biri aşağıdakilerden hangisidir?
a)Hz.Davut b)Hz.Nuh c)Hz.İsmail d)Hz.Adem
3-) “cennet’in anahtarı…”hadisinin devamı hangisidir?
a)Güzel ahlaktır b)Sadakadır c)Namazdır d)Kelime’yi şehadettır
4-)Hz.Davut Peygamberin oğlu aşağıdakilerden hangisidir?
a)Hz.Yahya b)Hz.Yakup c)Hz.Süleyman d)Hz.Şuayp
5-)İftitah Tekbir’i Namaz için nedir?
a)Sünnet b)Farz c)Vacip d)Nafile



Cevaplar:5-b) 3-c) 1-b) 4-c) 2-b)

09 Haziran, 2006

Bu'da Kırkambar

Matemde Bayraklar Neden Yarıya İndirilir?

Bu geleneğin kökeni eski deniz savaşlarına kadar uzanıyor.O devirlerde her bir savaş gemisinin direğinin tepesinde dalgalanan kendine özgü renkli bir bayrağı vardı. Bir deniz savaşından sonra yenilen gemi, galip tarafın bayrağını asmak zorundaydı, bunun
içinde kendi bayrağını yarıya çekerek üst’te yer bırakırdı.Günümüzde böyle bir durum söz konusu değilsede, bayrakları yarıya
indirmek bir saygı ifadesi olarak kaldı. Milletlerin matem günlerinde önemli devlet adamlarının önünde, diğer milletlerinde bayraklarını yarıya indirmeleri, mateme katılmak anlamında uluslararası bir gelenek haline geldi. Hangi ulustan olursa olsun
denizde birbirinin yanından geçen gemilerin, geçiş süresince bayraklarını yarıya indirmeleri geleneği, saygının bir ifadesi olarak
günümüzde hala devam etmektedir.

Elma ile tedavi:

Elma başlı başına bir hastane ve eczanedir. Tıbbın tedavi edemediği inatçı, şiddetli migrenleri günde üç elma yiyerek(iyice yıkadıktan
sonra kabuklarıyla birlikte) bir ay içerisinde tedavi edebilirsiniz.Elmaların taze olması, mikroskobik küflerle zehirli olmaması gerekir. Elma, klosterol ile tıkanmış damarlarıda açar.

Güzel Sözler

İnsanlar başaklara benzerler;içleri boşken başları havadadır.Doldukça eğilirler.

Montaigne Soru sormak öğrenmektir

Sokrates

Hayatı komedi sayanlar son espiriyi iyi düşünsünler?


Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha zordur.

Saint-Exupery



Kelimeler


Berceste: far- 1-Sağlam ve latif 2- Seçilmiş seçme 3-Sanat değeri yüksek anlamlar taşıyan dize

Berhudar: far- Mutlu.berhudar ol! “iyi günler göresin” anlamında dilek olarak kullanılır

Şehvar: far- İnci

Kırkambar: is- İçinde değişik türden şeyler bulunan kap veya yer

Mürüvvet: ar- 1- Yiğitlik, kişilik 2-Evlat yüzünden sevinç