Yürüyüş Tarzı: Hazreti Peygamber; yürürken ayaklarını sürümezler, adımlarını atarken yerden sertçe kaldırılardı. Hareket halin de iken sağa sola sallanmazlar, inişli yokuşlu engebeli bir arazı de yürürcesine hafifçe önlerine eğilirlerdi. Dimdik durup göğüslerini kabartarak yürümedikleri gibi, koşar adımlarla yürürcesine hızlıda yürümezlerdi. Fakat Allah’ın kendilerine bir lutfü olarak, uzun mesafeleri kısa zamanda katederlerdi.
Gülüş Tarzları: Peygamber Efendimiz, yaradılıştan beşuş çehreli, güleç yüzlü idi. Tebessüm denen “gülümseme”, Onun mübarek yüzünden hiç eksik olmazdı. En sıkıntılı anların da bile, üzüntülerini belli etmezler, yanındakilerin içlerini karartacak bir tavır sergilemezlerdi. Bilhassa sevdikleri kimselerle karşılaştıkların da, öylesine tebessüm ederlerdi ki, böyle anlarda yüzleri ay gibi parlardı. Hz. Aişe validemiz Peygamberimizin gülüş tarzlarını şu şekilde anlatmışlardır: “Resulullah Efendimizin, küçük dili gözükecek şekilde, kendinden geçercesine güldüklerini hiç görmedim. Onun gülüşü tebessüm şeklin de idi”.
Hayası: Peygamber Efendimiz, haya duygusu bakımından da eşsizdi. O, insanların en utangacı idi. Ashab-ı kiram, Onun utangaçlık halini ifade edebilmek için ortak bir ifade kullanmışlardır: “Resul-i Ekrem Efendimiz, duvağına bürünmüş gelinlik kızdan daha utangaçtı!..”
Peygamberimiz “Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir” buyurmuştur. Haya örtüsüne bürünmüş kadın, topluluk içinde bir disiplin unsurudur. Davranışların da daha hassas, tavırların da daha titiz, hareketlerin de daha ölçülü olan kadınların bulunduğu topluluklar da gevşeme ve çözülme gözükmez.
Hz. Peygamber’in Ashabının Hayası: Resulullah Hz. Aişe ile beraber otururken, Hz. Ebu Bekir müsaade istedi ve içeri girdi. Sonra Hz. Ömer izin istedi ve içeri girdi. Daha sonra da Sad bin Malik izin istedi. Oda içeri girdi. Bunlardan sonra Hz. Osman da izin istedi. Resulullah içerdekilerle gömleksiz bir vaziyette konuşurken, Hz. Osman izin isteyince, Peygamber gömleğiyle üzerini örtü ve bundan sonra Osman da içeri girdi. Konuştular ve sonra çıkıp gittiler. Onların çıktığını gören Hz. Aişe: “Ya Resulallah, Hz. Osman’dan çekindiğin kadar, Hz. Ebu Bekir ve Ömer’den çekinmediğini gördüm. Sebebi ne ola ki?” diye sordu. Resulullah’da: Osman çok hayalı bir kimsedir. İçeri girdiğin de biraz önceki hal üzere bulunsadım, o meselesini bana açmazdı. İşte bundan korktum buyurdu.
Siteme hoş geldiniz.Burada yayınlanan yazılar benim okuyup da beğendiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim, kaynak gösterilerek yayınlanan yazılardan oluşuyor.Blog sahibesi olan ben, siz misafirlerime keyifli okumalar diliyorum.
11 Ağustos, 2006
04 Ağustos, 2006
Cevap Verin Bakalım
EĞER/ İbrahim Sadri
Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca bir kaç günlüğüne çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı… Biliyorum ama, böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Gerçekten evinizde Ona hizmet etmekten alacağınız hazzı. Fakat söyleyin bana, Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, Onu kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa Onu içeriye almadan önce, aceleyle, bazı dergileri gazeteleri çarçabuk saklayıp yerine Kuran’ı mı koyacaksınız. Peki hala amerikan filmlerini seyredecek misiniz televizyonda? Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle, O size kızmadan önce.
Kimbilir? Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz, hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi… Peki ya dünya lık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine, ortalığa kitaplığınızın raflarında tozlanmış, hadis kitaplarını mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, sağa sola mı koşturacaksınız? Merak ediyorum: Eğer Peygamber Efendimiz, birkaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa, yapmaya devam edecekmisiniz, her zaman yaptığınız şeyleri? Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı? Her yemekten sonra sofra duası etmeyi, yine zor mu bulacaksınız? Hiç yüzünüzü asmadan, oflayıp puflamadan, her vakit namazınızı kılacak mısınız? Ya sabah namazı için, sıcak yatağınızdan, erkenden fırlayacak mısınız? Peki ya yine mırıldanacak mısınız, her zaman söylediğiniz şarkıları? Ve okuyacak mısınız, her zaman okuduğunuz kitapları? Peki bilmesine izin verecek misiniz? Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri, yoksa hiç bilmemesini mi
isterdiniz? Şöyle diyelim ya da: gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz peygamberi de? Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?
Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını istermisiniz sizinle? Sonsuza dek hep birlikte… Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız? Ziyareti bitip gittiğinde, gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi? Bilmek ve düşünmek, Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse yapacağınız şeyleri… Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne ani den çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı…
Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca bir kaç günlüğüne çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı… Biliyorum ama, böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Gerçekten evinizde Ona hizmet etmekten alacağınız hazzı. Fakat söyleyin bana, Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, Onu kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa Onu içeriye almadan önce, aceleyle, bazı dergileri gazeteleri çarçabuk saklayıp yerine Kuran’ı mı koyacaksınız. Peki hala amerikan filmlerini seyredecek misiniz televizyonda? Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle, O size kızmadan önce.
Kimbilir? Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz, hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi… Peki ya dünya lık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine, ortalığa kitaplığınızın raflarında tozlanmış, hadis kitaplarını mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, sağa sola mı koşturacaksınız? Merak ediyorum: Eğer Peygamber Efendimiz, birkaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa, yapmaya devam edecekmisiniz, her zaman yaptığınız şeyleri? Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı? Her yemekten sonra sofra duası etmeyi, yine zor mu bulacaksınız? Hiç yüzünüzü asmadan, oflayıp puflamadan, her vakit namazınızı kılacak mısınız? Ya sabah namazı için, sıcak yatağınızdan, erkenden fırlayacak mısınız? Peki ya yine mırıldanacak mısınız, her zaman söylediğiniz şarkıları? Ve okuyacak mısınız, her zaman okuduğunuz kitapları? Peki bilmesine izin verecek misiniz? Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri, yoksa hiç bilmemesini mi
isterdiniz? Şöyle diyelim ya da: gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz peygamberi de? Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?
Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını istermisiniz sizinle? Sonsuza dek hep birlikte… Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız? Ziyareti bitip gittiğinde, gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi? Bilmek ve düşünmek, Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse yapacağınız şeyleri… Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, yalnızca birkaç günlüğüne ani den çalsa kapınızı, merak ediyorum neler yapacağınızı…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)