“Rızkını arayan bir sinek dolaşıp dururken bir köşede duran bal küpünü gördü. Balın arzusuyla gönlü elinden gitti. Coştu, köpürdü, feryada başladı; 'Nerede bir er ki' dedi, 'Benden bir arpa alsın da o küpe atılmamı sağlasın. Vuslat böyle meyve verir mi bir daha? Baldan daha iyi ne var ki dünyada?'
Birisi sineğin muradını yerine getirdi. Küpün ağzını açtı, sinek de aralıktan içeri süzülüverdi. Fakat bala konmasıyla yapışması bir oldu. Kurtulmak istedikçe daha çok yapıştı sinek, sıçramaya çalıştıkça daha fazla daldı.
Feryat etti: 'Beni bu bal kahretti, zehirden beter oldu. Demin bir arpa verdim, şimdi iki arpa vereceğim. Yeter ki birisi çıksın da beni şu beladan kurtarsın.' Bu vadiye aklı başında olan erden başkası girmemeli. Giren de bir an bile aylak durmamalı.
Ey gaflet içindeki gönül, kalk! Bu aşılması güç vadiyi aş. Uç, kol kanat aç, candan gönülden alakanı kes. Çünkü bu yola canla, gönülle giren gafildir. Sen de gafil olma! Canını yola saç, gönlünü feda et. Yoksa istisna ile işi değiştirirler.”
***
“Bir gece pervane böcekleri toplanmış, bir mumu nasıl bulabileceklerini tartışıyorlardı. İçlerinden biri dedi ki: 'Hepimiz birden gidip boşuna yorulmayalım. Birimiz gidip mum bulsun, sonra bize gelip haber versin.'
Bir pervaneyi seçip gönderdiler. Gönderdikleri pervane böceği uzakta bir köşk, köşkün içinde de apaydın bir mum gördü, döndü geri geldi. Gördüğü, anladığı kadarıyla mumu anlatmaya çalıştı.
O topluluğun içinde yaşlı bir pervane de vardı. Gönderilen pervaneyi kınadı, 'Senin mumdan haberin bile yok' dedi.
İkinci bir pervaneyi gönderdiler. Bu seferki, kendini muma şöyle bir attı, sonra etrafında dönüp geri geldi. Mumdan bahsetti, ona nasıl kavuştuğunu anlattı. Yaşlı pervane onun da sözünü kesti; 'Azizim, senin bu anlattığın da mum değil. Sen de öbürüne benziyorsun, anlamadığın şeyi nasıl anlatacaksın?'
Son gönderdikleri pervane ise mumu görünce sarhoş oldu adeta. Sevinçle ateşe atıldı, ateş tepeden tırnağa sardı onu. Bütün vücudu kıpkırmızı oldu. Diğerlerini kınayan yaşlı pervane uzaktan mumun bu pervaneyi onurlandırıp kendi rengine boyadığını görünce, 'İşte bu işi yalnız o başardı' dedi. 'Kim nerden bilsin, mumdan yalnız onun haberi var.'
Bu dünyada gerçeği bulan; her şeyden vazgeçen, dünyadan bihaber kişidir. Sen de candan, cisimden uzaklaş ki canana yaklaşasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder