Ey kutsal ağrı!
Saklandığın yerden çık! Yalnız kendimizi değil, çevremizi de yakıp yıkıyoruz! biz acı duymayanlar ahalisi, akan kanımızı boş gözlerle, bir nehir gibi seyrediyor, kopan ayağımıza vitrinlerden ayakkabı beğeniyoruz.
Ey kutsal ağrı!
Biz böyle olsun istememiştik. Canımız yanmasın diye ektiğimiz haşhaş tarlaları üzerinde, binlerce çıngıraklı yılanın dolaştığı, ama çıt çıkarmayan saraylar inşa ettik. Ağrımayan başımıza, ışıldamayan binlerce gözle süslenmiş taçlar giydik. Mazlumların seslerini yalıtmak için, ahşap pencerelerimizi plastik pencerelerle değiştirdik.
Ey kutsal ağrı!
En büyük ağırlıkları taşımamızı sağlayan derin,t uzlu suda yüzmek için daha ne bekliyorsun! Suyun kaldırma gücünü artıran tuz değil mi? Tuzlu, yani acı suda yüzebilir, ruhun ve bedenin dünya tartılarıyla ölçülemeyen ağırlıklarını o saydam gemiye yükleyebilirsin.
Ey kutsal ağrı!
Sor en son ne zaman ağladık! Her gün ama her gün gazetelerimizin sayfalarını yakmayan o soğuk ateşlerle, bedenimizin ve ruhumuzun duyarlılığını nasılda kundakladık! Artık hiçbir cinnet, cinayet, gasp, tecavüz ve işkence etkilemiyor bizi Komşumuzun evinden yükselen alevler dokunmuyor evlerimize. Madenciler yerin yüzlerce altından cevherleri çıkarta dursun, hiçbir haksızlık gözümüzden bir damla yaş çıkartamıyor.
Ey kutsal ağrı!
Gel ve sessizliğimizi boz. Kulakları sağır etsin çınlayan sesin! Başımızdaki tacımızı ağrıdan bir çelenkle değiştir! Acı çekmeye başlamazsak yanmaktan kurtulamayacağız!..
“Makyaj yapan ölüler”
Acı Duymayan Çocuk'tan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder