03 Şubat, 2010

Kalem / Nuri Balkanoğlu

Merhaba dostlara, merhaba büyüklere, merhabalar olsun sevgili kardeşlere. Ne güzeldir bizim yozlaşmamış Türkçemiz. Yedi harften (Latince) oluşan merhaba, kaç kelimeyi ve cümleyi üstlenmiş. Müslümanlar arasında bir nevi selamlaşma şekli olup, rahat ve serbest olun, hoş geldiniz manalarını da ifade eder. Ben şahsen sizlerle gayet rahatım. Dergimizin imtiyaz sahibesi hanımefendinin onayıyla, bundan böyle siz sevgili okurlarımız tarafından da kabul edilirsek iki ayda bir yayınlanan Şehvar’da acizhane ve nacizhane, kalemimiz hak üzere kelam yazar inşallah. Bunun hoşnutluğundan dolayı, önce editörüme sonra siz okuyup yazan dost ve kardeşlerime minnettarım. Şehvar’daki bu ilk makalemde Kalem başlıklı yazımı irdelemek istedim.

Dergimizin yayın hattı şu an için İstanbul ve Ankara, temennimiz tüm ülke sathı ve İslam ülkeleri. Şu an için bu hazır vakitte biz bizeyiz. Bu dar dairede ben ne yaparımda okuma alışkanlığını kazanabilirim diye düşünüyorsak, Bismillah deyip elimize bir kalem alalım. Bulduğumuz temiz kağıda veya bir kartvizite ya da zaman ayırıp bir kırtasiyeden hoşunuza giden bir kartpostalı seçelim. Olmaz diyorsanız elinizin altında bulunan bir dergiden ya da bir gazeteden, değer verdiğiniz manada, kesip çıkartabileceğiniz, manzara, çiçek veya bir mahluk resmini kağıda yapıştırıp kartpostal haline getirmektir. Bunda önemli olan sevdanın saygın yansımasıdır. Bunu sağlayacak şey, yüreğine tercüman olan kendi elinin tuttuğu kalemden dökülen mürekkebin harflerle şekil almasıdır. Kelimeler cümleleri, cümleler yüreğini ifade edecektir.

Cenabı Allah, Peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.v.) oku hitabını Cebrail (a.s.) vasıtasıyla emir buyurur. Biz inananlar birbirimize mütemadiyen, günümüze kadar gelen bu ilahi emir ve ifadeyi okumanın ehemmiyetini anlatır dururuz. Muhakkak ki doğru olan bir şey üzerinde yoğunlaşıyoruz. Oku, oku. Okumak bu asrın hastalığı olmalıdır. Umumi manada dünya ülkeleri içerisinde en geri kalmış bizim ülkemizdir. Ülkemizi geçelim bizlerin okuma alışkanlığı ne düzeydedir…

Yüce Allah oku emriyle okumayı emreder. Önce yazmalı sonra okumalıyız. Çünkü, yazı olmadan okuma olmaz. Eğer şanı yüce Allah bunu böyle takdir etmeseydi derdi ki konuşun konuşun. Günümüz insanlarının en güzel yaptığı şey mütemadiyen konuşmaktır. Evet sevgili dostlar, konuyu fazla dağıtmayayım. Kanaatimce, okumayışımızın sebebi yazmıyor oluşumuzdur. Bir düşünelim lütfen, en son ne yazdık? Resmi bir daireye dilekçe mi? Televizyon izlerken programa katılmak için verilen telefon numarasını mı? Yoksa şifalı otların reçetesini mi? Ya da gazetelerin önümüze sürdükleri kelime bulmacalarını mı? Bunlar bile aslına iyidir. En azından kalem tutma alışkanlığımızı devam ettirir.

Sevgili kardeşlerim, 1981 yılında askerdeyken, akşamları, gelen mektup postaları dağıtılırdı. Askerler toplanır, her biri can kulağıyla adının okunmasını bekler dururdu. Kimine hiç gelmez, kimisine üç beş mektup bir anda gelirdi. Her mektuba cevap vermek için istirahat saatleri beklenir, hazırda bir kalem ve kağıt da bulundurulurdu.

Kelamlar önce kalemle yazılır, sonra okunurdu. Bunu benden büyük olanlar ve yaşıtlarım iyi bilirler. Bu erkekler cephesinden küçük bir örnek. Ya hanımlar tarafı? Gurbete gelin olmuş halalarımız, teyzelerimiz, ablalarımız, kızlarımız ne kadar kelime sarf ettiler, azıcıkta olsa özlemlerini hafifletebilmek için. Ya okur yazar olmayan analarımızın sevdiklerine bir mektup yazdırabilmesi ve kendisine gelecek cevabın beklentisi içerisinde olması nasıl bir gayrettir. Nihayetinde bütün bunları düşünmek mazide kaldı. Teknoloji kara delikler gibi bu hatıraları, yıldızları yutarcasına yok etti. Postanelerin yerleri unutuldu. İşlevleri değişip, bankacılık hizmetine başladılar. Süratle ilerleyen zaman, eskinin tatlı hatıralarını (kağıt zarf kartpostal) ve klasik malzemelerini yok edecek. Teknolojinin nimetleri arttıkça, bizi ayakta tutan ruhumuz, yavaş yavaş çökerken, bizler de bunu olayın dışındaymış gibi sadece izleriz. Teknoloji bizleri telefonla, internetle tanıştırdı. Klavye vasıtasıyla kelimeleri eksilterek (slm) yazmaya alıştık. Mail aracılığıyla da evlerimizin adreslerini dâhi unuttuk. Elektronik adreslerle bir birimize ne kadar yakınız? Ciddi manada, ruhumuz, benliğimiz, aile, akraba ve komşuluk ilişkilerimiz suni bir hal almakta. Kucaklaşıyoruz görüntüsüyle uzaklaştığımızın yediden yetmişe farkında olmalıyız. Bunun için siz sevgili akrabalarım, dostlarım, kardeşlerim, ellerinizden öptüğüm büyüklerim, yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi, bir kağıda, kartvizite, kartpostala, sevdiğiniz ya da dargın olduğunuz bir dostunuza, kendi kaleminizden çıkan bir sevgi sözcüğünü bir hatıranızı daha geç olmadan yazın. Yakında bunları ifade edecek cümleyi sığıştıracağınız birkaç santimetrelik yeri bulamayacağız…


Hiç beklemezken, dostunuza sizden giden zarfın içinde bir kartpostala sığacak kelimelerin ötesinde, sizden ona gönül pınarları akacaktır. Fiziksel olarak kucaklaşmasanız bile ruhen hemhal olacaksınız. Düşünün, o dostunuza giden zarfın üzerinde el yazınızla yazılmış saygı ifadesinin anlamını. İsminin altındaki adresine posta pulu yapışmış bir zarfın postacının vasıtasıyla o dostunuzun kutusuna zarfı değil de sizi yerleştirmiş olsun. Kutuyu açan kişi anneniz, babanız, canınız, cananınız, evladınız, her kim ise hep alışık olduğu fatura zarfları, kredi kartı ihbarları yahut mahalle esnafı reklamları arasından sizden bir parça bulması, kalem ve kağıtla ifade edilmiş, sıcak, samimi sözcükleri açıp okuyan dostunuza hangi telefonla ve hangi maille bu hissiyatı verebiliriz. Bu manevi kucaklaşmayı, ondan da size gelecek olan mukabeleyi yakalamak biraz özveri isteyecektir. Üşenmeyeceğiz bir sürpriz yapıp belki de kapı komşunuza posta aracılığıyla sevgi ifademizi yollayacağız.

Önce kalemle yazacak sonra okuyacaksın. Sonra o yazacak ve sen tekrar okuyacaksın. Selam ve saygılarımla. Konunun devamı inşallah öbür sayıya.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Nuri abi yazın beğenildi. Devamını istiyor okuyucu:)

Unknown dedi ki...

beğeni öncülük yapmaktadır sabırdadır bulunduğun istikamette dosdoğru gidebilmektedir yılmadan yıkılmadan yıkılsan bile üstadın söylediği ğibi yangının içinde evladım yanıyor onu kurtarmak için koşuyorumda birileri ayağımı tökezlemişde ne ehemmiyeti var böyle ifade etmiş bunca çilekeş hayatını onun icin sevgıli kardeşim begeni senin sabırla meşaketle özverili calişmanla bir bebek gibi büyütmeğe caliştığın şehvarca derginin beğenisidir cenabı ALLAH yar ve yardımcın olsun selam ve saygılarımla n.b

Adsız dedi ki...

Yeni sayı 2 nisanda çıkacak inşallah, ben çalışmaya başladım. Senin yazınıda bekliyoruz:)

Adsız dedi ki...

çalışmalarınızda başarılar diliyorum