09 Aralık, 2010

Bir Portre / Yavuz Bahadıroğlu



“Kızıl Sultan” mı “Cennet Mekan” mı?


Yeryüzünde bu kadar uç, birbirine zıt ifadelerle anılan başka bir hükümdar var mı, bilmiyorum.

Nazarımda o "ifrat" ile "tefrit" arasında kalmış, talihsiz bir Padişahtır... Bir taraf ona "Ulu Hakan" derken bir taraf "Kan dökücü" anlamında "Kızıl Sultan" demiş, "Diktatör Padişah", "Şefkatli Sultan", "Cennet Mekân", "Katil Han" gibi zıtlıklarla tanımlanmıştır.

Yeryüzünde bu kadar uç, birbirine zıt ifadelerle anılan başka bir hükümdar var mı, bilmiyorum. Kendi gerçeğinden kopardık...

Öncelikle kabul etmek gerekir ki, o bir hükümdardır. Bu özelliğiyle de bir siyaset adamıdır... Siyaset adamlarını siyasi davranışlarıyla değerlendirmek lazımdır; onun dini yahut ideolojik yaklaşımlarla çözmeye çalışmak, doğru olmasa gerektir. Abdülhamid'in siyasi yeteneği ile şahsi feraseti, nihayet İttihad ve Terekki cuntacılarının acemi ellerine geçen Anadolu'nun tepeden tırnağa sarsılması ile Balkanlar'ın ve Ortadoğu'nun o hızla kaybedilmesinde saklıdır.

Osmanlı Meclis-i Mebusanında Yahudilerin temsilcisi olarak bulunan ve Osmanlı'nın köklerini yolmakla meşgul olan Emanuel Karasso, İttihatçıların önderlerini İspanyol Mason Loncasına kaydettirip mason yapmış, böylece Osmanlı yönetimi farkında olmadan masonların kontrolüne geçmiştir.

Şunu söyleyebiliriz ki, Sultan Abdülhamid'den sonra gelişen hızlı çöküş, İttihad ve Terakkinin gafleti ile azınlıkların ihaneti sonucunda gerçekleşmiştir. "Kızıl Sultan"mı, "Cennet Mekân"mı?

Bu gelişmelerden de anlaşılacağı gibi, Sultan II. Abdülhamid, bize öğretilenin aksine, son derece ileri görüşlü, başarılı ve vatansever bir padişahtı... Tarih boyunca her türlü çıkar çatışmasının odağını teşkil eden Ortadoğu'yu tam otuz üç sene sulh ve sükun içinde yönetme mahareti, bize bunu söylüyor.

Zaten bu yüzden Filistin üstüne dini, milli ve ekonomik ütopyaları olan Yahudilerle "Büyük Ermenistan" rüyası gören Ermenilerin ve onlara yandaş Batılı devletlerin hışmına uğradı. Ona "Kan Dökücü", hatta "Kan Emici" anlamında "Kızıl Sultan" dediler. Halbuki o, şartlar gereği "müstebit" ama "müşfikti".

Otuz üç sene süren padişahlığı şefkatinin delili olarak tarihin tescili altındadır. Ki, otuz üç senede sadece üç dört adi suçlunun idam cezasını tasdik etmiş, kendisini öldürmek için arabasına bomba koyan Ermeni suikastçılar dahil, şahsına karşı cürüm işleyen suçluları dahi affetmiştir. Mithat Paşa bu affedilenlere dahildir.

Mithat Paşa, Yıldız Mahkemesinde Sultan Abdülaziz'i katletme suçundan idama mahkum edilmişken ve başta Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa olmak üzere, pek çok devlet ileri geleni bu hükmün infazını Padişahtan rica etmişken, o sadece Taif'e sürmekle yetinmiştir.

Hiç yorum yok: