14 Mayıs, 2011

Medine

Medine: Medine, Mekke ile birlikte iki Harem’den biri olup hicretten sonra Resulullah, “Hz. İbrahim Mekke’yi Harem yaptığı gibi bende Medineyi Harem kıldım” sözleriyle şehri Harem ilan etmiştir.(Buhari, Müslim)


Resuli Ekrem 12 Rebiulevvel(24 eylül 622) Cuma günü Medine’ye girdiğinde kendisini davet edenleri kırmamak için devesi Kasva’nın salıverilmesini ve onun çöktüğü yere en yakın olan evde konaklayacağını söyledi. Resulullah bu sırada. Hz. Nuh’a öğretilen ve bütün müminlere tavsiye edilen, varılması gereken yere en güzel ve en iyi şekilde ulaşmanın dilendiği, “Rabbim beni mübarek bir menzile kondur. Şüphesiz konaklatanların en hayırlısı Sensin” (Mü’minun /29) duasını tekrarlıyordu. Kusvanın Malik b. Neccaroğullarının evlerinin önünde hurma kurutulan düzlükte çökmesi üzerine buraya en yakın evin sahibi Ebu Eyyup el Ensari’ye misafir oldu. Resuli Ekrem Kasva’nın çöktüğü arsayı Sehl ve Süheyl adlarındaki iki yetimden satın alıp (Buhari) engebeli ve çalılık olan zeminini düzelttirdikten sonra Mescidin temellerini attı.


İlk bina, taş temel üzerine tek sıra kerpiçten, bir adam boyu kadar yükseklikteki çevre duvarı ile kuşatılarak üstü açık biçimde 60 x 70 bir alana (1022metrekare) inşa edildi. Kıblesi bizzat Peygamber tarafından Kudüs’e yönelik olarak yapıldı. Hicretten on altı veya on yedi ay sonra kıble Kudüs’ten Kabe’ye çevrildi. Mescidi Nebevi’de birçok kere genişletme işlemi yapılmış ve bugün 650.000 kişinin aynı anda namaz kılabileceği 400.000 metrekarelik geniş bir alana ulaşılmıştır.



Hücre-i Saadet: Hz. Peygamber Mescidi Nebevi’yi inşa ederken kendisi için doğu duvarının güney kısmına bitişik iki hücre yaptırdı. Resuli Ekrem ve ailesine tahsis edilen bu hücrelerin sayısı onun sağlığında dokuza ulaştı. Hicretin 11. yılı sefer ayının sonlarında rahatsızlanan ve son günlerini Hz. Aişe’ye ait odada geçiren Resuli Ekrem vefat etmeden önce “ Lailahe illallah, ruh teslimi ne zor şeymiş” dedi ve Hz. Aişe’nin kolları arasında “Maarefikı’l-ala” (en güzel dosta) sözüyle ruhunu teslim etti.


Hz. Peygamber’in naaşı Hz. Ebu Bekir’in naklettiği bir hadise (Tirmizi) dayanılarak vefat ettiği yere defnedildi. Hz. Aişe’nin odası bundan sonra Hücre-i Saadet olarak anılmaya başlandı.


Hz. Ebu Bekir vefat etmeden önce Hz. Peygamberin yanına defnedilmesini vasiyet etmiş ve bu isteği yerine getirilmişti. Hz. Ömer ise yaralandığı zaman Resuli Ekrem’in yanına defnedilmek için Hz. Aişe’den izin istemiş, o da “Kendime düşündüğüm yeri sana veriyorum” diyerek bu talebi uygun görmüştü. Hz. Peygamber’in minberinin bulunduğu yerle bütünleşerek Mescidi Nebevi’nin en önemli bölümü haline gelen Hücre-i Saadeti ziyaret etmek bütün Müslümanların en büyük özlemidir ve her yıl milyonlarca mümin bu bahtiyarlığa erişmek için yollara düşer.

Bunda şüphesiz Resulullah’ın “ Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir” (Heysemi) “Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur”(Heysemi) mealindeki hadislerinin de etkisi vardır. Kuranı Kerimde Resuli Ekrem’e salatu selam okumak, onun rehberliğine sıkı sıkıya bağlanarak kendisine saygı gösterilmesi emredilmiştir (Azhad/ 56). Resulullah’da şöyle buyurmaktadır: “Her kim kabrimin başında bana salatu selam getirse ben onu aracısız olarak işitirim. Her kim de benden uzakta bana salatu selam getirse melekler onu bana ulaştırır” (Müsned)



Ravza-ı Mutahhara: Resuli Ekrem Mescidinde namaz kılmayı teşvik etmiş ve eviyle minberi arasındaki bölümün (Ravzayı mutahhara) cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bildirmiştir (Buhari, Müslim). Ravza-i Mutahhara’dan başka yeryüzünde cennetten olduğu bildirilen başka bir yer yoktur. Resul-i Ekrem bir diğer hadiste de minberinin ayaklarının dayandığı yerin cennetten olduğunu bildirmiştir( Müsned, Nesai, Mesacid).



Minber: Mescidde önceleri bir hurma kütüğüne yaslanarak cemaate hitap eden Resuli Ekrem için hicretin 7.(628) veya 8. yılında ılgın ağacından iki basamak ve bir oturma yerinden ibaret bir minber yapılmıştır.


Mihrap: Mescidi Nebevi ilk yapıldığı zaman mihrabı yoktu, ancak Hz. Peygamber’in namaz kıldırdığı yer belirgindi. Ömer b. Abdülaziz Medine valiliği sırasında Mescidi Nebevi’yi imar ederken Resuli Ekrem’in namazda durduğu yere niş tarzında bir mihrap ilave ettirmiş, burası Resulullah’ın minrabı olarak meşhur olmuştur. Hz. Peygamber’in gece namazı kıldığı yerde bulunan, Sultan Kayıtbay ve Sultan Abdulmecid devrinde yenilenen, üzerinde altın süslemeler ve teheccüd ayetlerinin yazılı olduğu diğer mihrap “Mihrâbü’t-teheccüd” adıyla bilinmektedir.

Hiç yorum yok: