14 Mayıs, 2011

Mekke

Harem: Mekke’nin, sınırları Hz. Peygamber tarafından çizilen çevresine Harem (yasaklanmış, korunmuş, dokunulmaz) adının verilmesinin sebebi, zararlılar dışındaki canlıların öldürülmesi ve bitki örtüsüne zarar verilmesinin haram sayılması, her türlü tecavüzün yasaklanarak buranın güvenli ve dokunulmaz kılınmasıdır.



Mescidi Haram: Kâbe’yi çevreleyen, namaz kılmak, tavaf ve dua etmek için kullanılan geniş bir alandan ibarettir. Buraya “Haremi Şerif” de denir. Zemini renkli mermerle kaplı olan bu alanın dört tarafı duvarlarla çevrilmiş olup, pek çok kapısı ve yedi tane minaresi vardır. Hz. Peygamber yeryüzünde bilinen ilk mescidin Mescidi Haram olduğu şeklindeki Kuran ayetine (Aliimran/96) vurgu yaptıktan sonra (Buhari, Müslim) yeryüzünde ziyaret edilmeye layık üç mescidden birinin Mescidi Haram olduğunu ( diğerleri Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa), bundan dolayı burada yapılan ibadetin diğer mescidlerde yapılandan daha faziletli sayıldığını bildirmiştir.(Buhari, Müslim) Resulullah Mescidi Nebevide kılan namazın Mescidi Haram hariç diğer yerlerde kılınan namazlardan bin kat, Mescidi Haramda kılınan namazın ise Mescidi Nebevide kılınandan yüz kat daha faziletli olduğunu haber vermiştir.(Müsned, Heysemi). Bunları destekleyen bir diğer hadiste de Mescidi Haramda kılınan namazın başka mescidlerde kılınan namazlardan yüz bin defa daha faziletli olduğunu haber verilmiştir. ( İbn Mace, İkame, Heysemi)



Kabe: Mekke’de Mescid-i Harâm’ın ortasında yer alan Kabe insanlar için yeryüzünde kurulan ilk mabettir. Sözlükte “dört köşeli, küp şeklinde nesne” olarak geçer. Kabe’nin merkezinden dört köşesine (rükn) çekilecek hatlar yaklaşık olarak dört ana coğrafi yönü gösterir. Doğu yönünü gösteren köşeye Rüknühecarülesved, güneyi gösteren köşeye Rüknülyemani, batıyı gösteren köşeye Rüknülgarbi, (rüknüşşami) kuzey köşesine de Rüknülıraki denir. Resulu Ekrem Rüknülyemani ile Hacerulesved’i istilam etmiş bazen de elini sürerek öpmüş ve “rüknülyemani ile hacerulesved’e dokunmak günahları siler” buyurmuştur. (Müsned)

Peygamber şöyle buyurmuştur: “Semanın kapılarının açıldığı ve duaların kabul edildiği dört zaman vardır. Bunlar, müminlerin Allah yolunda düşmanla karşılaştıkları, yağmur yağdığı, namaz kılındığı ve Kabe’nin görüldüğü andır.” (Taberani, Beyhaki) Diğer bir hadiste de “Allah bu ev için her gün yüz yirmi adet rahmet indirir. Bunun altmışı tavaf edenler, kırkı namaz kılanlar, yirmisi de ona bakanlar içindir” buyurmuştur (Heysemi)


Kabe’nin kapısı: Kabe’nin kuzeydoğu duvarında Hacerülesved’e 2 m. mesafede ve yerden 1,92 m. yükseklikte Kabe’nin kapısı yer alır. Kabe Hz. İbrahim tarafından inşa edildiğinde kapı yeri boş bırakılmıştı, dolayısıyla ilk kapıyı kimin taktırdığı bilinmemekte ancak Cürhümlüler veya Himyerilerin yaptırdığı rivayet edilmektedir. Kabe’nin kapısı ilk defa Halife 1. Velid tarafından altın levhalarla kaplattırılmıştır.




Makam-ı İbrahim: Mecid-i Haram’ın içinde Kabe’ye yaklaşık 15,40m. uzaklıkta, üzerinde Hz. İbrahim’in ayak izleri olarak kabul edilen 1 cm. arayla iki çukur bulunduğu ve Kabe’nin inşası sırasında Hz. İbrahim’in üzerine çıkıp iskele olarak duvar örmek ve insanları hacca davet etmek için kullandığı taşa Makam-ı İbrahim adı verilir. Hz. Peygamber “rünk (hacerülesved) ve Makamı İbrahim cennet yakutlarından iki yakuttur. Eğer Allah onların aydınlığını (ziyasını) gidermemiş olsaydı doğu ile batı arasını sürekli aydınlatırlardı” buyurmuştur.( Tirmizi,”hac”, 49)

Makamı İbrahim tabiri Kuran-ı Kerim’de iki yerde geçer. Bunlardan birinde Allah’a ibadet amacıyla yapılan ilk mabedin Kabe olduğu bildirildikten sonra orada açık nişaneler (işaretler) ve İbrahim’in Makam-ı bulunduğu belirtilir(Ali İmran 97). Hz. Ömer’in Makam-ı İbrahim’in özellikle namaz kılınacak bir yer olmasını dilemesi üzerine nazil olduğu rivayet edilen (Buhari, salat, 32) diğer ayette ise Makam-ı İbrahim’in namazgah edinilmesi istenir (Bakara, 125). Resulu Ekrem, Veda Haccında Kabe’yi tavaf ettikten sonra Makam-ı İbrahim’in arkasında iki rekat namaz kılmış ve ilk rekatında bu son ayeti okumuştur (Buhari, salat, 30). Ardından da zemzem kuyusuna giderek suyundan içmiştir.



Hacerulesved: Kabe’nin doğu köşesinde yerden 1,5m yükseklikte gümüşten bir muhafaza içinde tavafın başlangıç ve bitiş noktasını belli eden Hacerülesved bulunur. Arapça “siyah taş” anlamına gelir, yumurta biçiminde siyaha yakın koyu kırmızı renktedir. Hz. İbrahim tarafından Kabe’nin inşası esnasında, tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacı ile yerleştirilmiştir. Kabe’de yaşanan sel ve yangınlardan ve ayrıca insanların saldırılarına maruz kalan Hacerulesved’de bazı hasarlar, parçalanmalar meydana gelmiş ama büyük bir titizlikle parçalar yapıştırılıp korunmaya çalışılmıştır. 930 yılında Karmati lideri Mekke’de yaptığı katliam ve yağmada Hacerulesved’i yerinden söküp Hecere götürmüştür. Böylece Kabe yaklaşık yirmi yıl boyunca Hacerülesved’den mahrum kalmış, ancak hacılar tavaf sırasında Hacerülesved mevcutmuş gibi bulunduğu yeri istilam ederek tavaflarını yapmışlardır. Tavafa başlama noktasını gösterme şeklindeki pratik faydası yanında, Hacerülesved’in aynı zamanda sembolik bir anlamı da mevcut olup bununla ilgili birçok rivayetler nakledilmektedir.


Bunlar arasında Cenâb-ı Hakk’ın bezm-i elestte bütün insanlardan kendisini Rab olarak tanımaları yönünde aldığı sözü(bk. Araf 7/172) içinde taşıdığı ve buna uyunlar lehinde kıyamet günü şahitlik yapacağı (Ezraki, 1, 324; Süheyli, 2, 273) Hacerülesved’e dokunan kimsenin Rahman’ın eline dokunmuş gibi olduğu ( İbn Mace, “Mesanik”, 32) Hacerülesved’in yeryüzünde Allah’ın sağ eli olduğu ve kullarıyla onun vasıtasıyla musafaha ettiği, Hacerülesved’e dokunanın Allah’la biat etmiş olduğuna dair rivayetler( Heysemi, 3, 242; Müttaki el-Hindi, 12, 215, 217) sayılabilir.

Resulu Ekrem bir defasında dudaklarını Hacerülesved’in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonrada dönüp Hz. Ömer’inde ağladığını görünce şöyle demiştir: “Ey Ömer gözyaşları burada dökülür” ( İbn Mace, “Mesanik”, 27). İbn Abbas, Allah’ın kıyamet günü Hacerülesved’i getireceği ve onun da hak üzere kendisini istilam edenlere şahitlikte bulunacağını rivayet etmektedir. (Tirmizi, hac, 113; İbn Mace, “Mesanik”, 27)

Hiç yorum yok: