30 Ekim, 2011

Pardon! / Gökhan Özcan

Pardon, ben sizi hep mazideki halinizle hatırlıyorum, güncellemede bir sorun mu var?


Pardon, konuşurken konudan konuya sıçrıyorsam kusuruma bakmayın, benim zihnimi ara sıra hıçkırık tutuyor!

Pardon, ben bu noktada ne demek istediğinizi anladım, konuşmanızın devamını dinlemek zorunda mıyım?

Pardon, etinizi az pişmiş mi alırsınız yoksa çok pişmiş mi? Kararınızı bir an önce vermezseniz ilki için çok geç olacak!

Pardon, diş macunlarını tüpüne geri sokmakta üstüme yoktur, yetenek yarışmanıza ben de katılabilir miyim?

Pardon, ceketimin iç cebinde olması gereken cüzdan şu anda sizin elinizde... Cüzdanımı hemen bana geri vermezseniz çıkarıp ceketimi size vereceğim, haberiniz olsun!

Pardon, benim itfaiyeciye değil polise ihtiyacım var hanımefendi! Çünkü evimi soymakta olan aksi herif, soygunu bırakıp yangın çıkarmaya kesinlikle yanaşmıyor!

Pardon, bu bombanın pimi elimde kaldı, garantisi var mıydı, yoksa ödemem mi gerekiyor?

Pardon, şu görmüş olduğunuz yerle bir olmuş zücaciye dükkânı bana ait, peki şu pis pis sırıtan koca popolu fil sizin mi?

Pardon, ne demek yüz gerdirme esnasında doktoru hapşırık tuttu, ben bu çarşamba pazarı gibi yüzle mi dolaşacağım yani!

Pardon, size dokunduğumda bütün vücudum derinden sarsılıyor sanıyordum, meğer tramvayda elektrik kaçağı varmış!

Pardon, ya sizin söylediğiniz her söz bana çok dokunuyor ya da sizi dinlemeye dalıp yemeği fazla kaçırıyorum!

Pardon, size aşkımı ifade edecek kelimeleri ancak Flemenkçe'de bulabildim. Sözlük mü istersiniz, yoksa çevirmen mi bulayım!

Pardon, konuşurken gözleriniz hep uzak bir noktaya dalıp gidiyor, ben de sazan gibi iki de bir dönüp elin noktasına bakmak zorunda kalıyorum!

Hiç yorum yok: