Hayat; hep renkli ya da siyah beyaz bir fotoğraf karesi gibi kalabilir mi?
Ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece "zaman"ın yapmak istediklerimi sürekli bir sonraki saate, güne, haftaya, aya, yıla, yıllara ertelerken geçtiğini biliyorum; hiçbir şey yapmadan öylece seyrederken, pişman olacağımı, bunu yapmanın ne kadar anlamsız olduğunu bilerek üstelik.
Aslında bilmek de işe yaramıyor, illa ki kafama dank etmesi gerekiyor! Beni kendime getirecek, anlamadığım şeyleri anlamamı sağlayacak o darbenin "ölüm" olmasından korkuyorum. Bunu, yani ölümü bile düşünmeme rağmen hala kafama dank eden bir şey yok! Yapmam gereken birçok şey var, üstelik yeterli "zaman" da var fakat hala beklemedeyim. Bu arada bekleyen derviş de yalan oldu…
Yeni sayıyı hazırlarken ne kadar çok "zaman" geçtiğini farkedince yine suçluluk duyuyorum fakat bu dergi size ulaştığında bunun hayata sunduğum bir artı olduğunu düşünerek avunuyorum.
İlk cümleye gelince, yazıyla olan ilgisini ben de anlamadım. Başka bir yazının ilk cümlesi olabilir. Alakasız kaldı ama az da olsa kalabalık yaptığı için kendisine teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder